Aşk bazen o kadar büyüktür ki bitmek bilmez ve sizde sırf o aşkla baş edebilmek için onu kalbinizin en derin köşesine saklarsınız. Ne o aşkın sahibi, ne de başkanın bulmasını istemezsiniz. Zaman geçer ve siz bile unutursunuz sakladığınız yeri ama sakladığınızı unutmak aşkın orada olduğunu değiştirmez değil mi?
Unutursunuz o aşkı nereye sakladığınızı, hissettiklerinizi, anılarınızı….Sonra aradan seneler geçer ona benzeyen bir yüz sakladığınız küllendiğine inandığınız aşkı tekrar alevlendirir. Ona benzeyen yüzde, ona benzeyen mimiklerde tekrar güneşe yaklaştığınızı hissedersiniz.
Ona da böyle böyle olmuştu. Kendinden bile saklamıştı ona duyduğu aşktan geriye kalanları. Sakladıkları hakkında konuşmazsa geçer gider toz bulutuna düşünür sanmıştı aşkı ama öyle olmadı. Sakladığı yeri kendi bile unuttu. Kalbinde kendisine ait olmayan bir parça ile yaşadı senelerce. Sonra sadece bir yüz, sadece bir mimik sakladığı her şeyi hatırlamasına neden oldu. Şimdi o yüzün, o mimiklerin peşinden gidecek kadar cesareti var.
__ ”Neden?” diye sordum.
__ ”Çünkü ona benziyor. Tekrar güneşi yüzümde hissediyorum.” dedi
__ ” Ama o değil biliyorsun ve asla da olmayacak” dedim
__” Biliyorum ama yine de tekrar güneşe yakın olduğumu hissediyorum. Biliyorum ona benzetiyorum ama sırf bu yüzden kendimi neden durdurayım ki… En kötü denerim ve canım yanar ve ayağa kalkarım.” dedi
__ ” Peki.” dedim.
Şimdi o kendi güneşinin peşinden gidiyor tüm kalbiyle. O güneşin sahte mi gerçek mi olduğunu ancak zaman gösterecek.
Her şeye rağmen riski göze almıştı. Güneşe tekrar yakın olmak için o risk alınmaydı sanırım!