Gerçeği istiyorum demek çok kolaydı. Bir solukta yazabilirsin ya da bir solukta söylebilirsin ama gerçeği olduğu seçip yaşamak başka bir şeydi. Çünkü gerçeği bilmek başka onu yaşamak ise çok farklıydı.
Gerçeği seçtim ama yaşamadım. Kendime hayal dünyasının görkemine kapıldığımı itiraf ettim ama sesim kendim bile duyacak kadar bile çıkmadı. Hayal dünyasında yaşamak benim gerçekle olan aramı açtı. Yine görüyordum orada bir yerdeydi ama gökkuşağın arasında gökyüzünü seyrederken kim kara bulutların olduğu yere giderdi ki? Gitmedim. Ara ara olduğum yerden oradaki kara bulutları, fırtınanın gelişini gördüm ama kafamı çevirip yeşillerin arasında koşturmaya devam ettim. Bir yanım zaman zaman fırtınanın olduğu yere gitmeyi gerçekten istedi. Ne de olsa o kara bulutlarda, fırtınalarda benim seçimlerimdi ama cesaretim yoktu.
Şimdi öyle bir zaman geldi ki kendi hayallerimle süslediğim yuvamı terk edip, o kara bulutların olduğu yere gitmem lazım. Çünkü fırtına şiddetini arttırdı ve çok yakında hayallerle süslediğim yuvam bu fırtınada yıkılacak. Fırtına yıkmadan benim terk etme zamanım…
Bugün kara bulutların ardındaki gerçeği görmeye gidiyorum. O kara bulutların içinden gökkuşağı çıkartabilir miyim bilmiyorum belki de bunun bir önemi yoktur. Belki de amaç; sadece o kara bulutların getirdiği fırtınada yağmurun altında ıslanabilmeyi göze almaktır. Çünkü kara bulutlarda bir parçam saklı ve bugün onu almaya gidiyorum. Her ne olursa olsun bir parçam orada bir yerde saklı ve ben artık yok saymaktan, kendimle savaşmaktan yoruldum!