Seneler birbiri ardına yol alırken önümüzde kaç tane veda yaşadık acaba? Kaç duyguyu, yaşanmışlığı, durumu, acıyı, göz yaşını bırakabildik ve bizden geçip gitmesine izin verdik? Yoksa bırakamadıklarımıza mı tutunduk?
Seneler önce her veda benim için zordu. Her veda, sanki bir adım bile ilerleyemediğim bir trafikte sıkışmak gibiydi. Belki de bu yüzden hep o trafikte kalmayı tercih ettim. Böylece o yolun sonuna gelmemek için zaman kazandığımı düşünüyordum ama bilmiyordum ki her yolun sonu başka bir yolun başlangıcıydı…
Bırakmayı bilmeyen bir kız çocuğu bırakmayı ve teslim etmeyi nasıl öğrenir?
Önce veda etmesini öğrenir ve bütün hislerini masanın üstüne bırakır. Sonra da her his için ayrı ayrı teşekkür eder ve sonra da bırakır…
Hayattan öğrendiğim derslerden biri de şu: sen bugün kime ”eksik ya da yarım” davranıyorsan yarın da sana aynı davranış sana geri dönecektir. Çünkü evrende her şey dönüp dolaşıp kendi sahibine geri döner.
Veda edip beni hayatından çıkartabilenleri ya da hislerini açıkça söyleyip kaçmadan benimle konuşabilenlerin yeri hayatım boyunca bende hep ayrı olmuştur. Çünkü en çok veda edenlerden öğrendim ben, tekrar ayağa kalkmayı..
Artık yol bittiği zaman üzülmüyorum, şükran doluyorum ve kendi zamanı geldiğinde yeni bir kapı çıktığı zaman onu açacak cesareti hep bu sayede buluyorum..
Çünkü yanlış kapı, yanlış adam, yanlış yol, yanlış aşk diye bir şey yok!
Bütün yollar, aşklar, adamlar, kadınlar seçildikeri zaman doğrudur. O yüzden bir şeyler bitti diye zamanın birinde doğru olanı yanlış olmakla suçlamayın. O zaman doğruydu, şimdi değil. Bugün doğru olan yarın yanlış olabilir ya da bugün yanlış olan yarın doğru olabilir. Her şey kendine ve o ana özel. Gelen ne ise kucak açın!
Önce kendinize dürüst olun sonra etrafınıza… Hissetmediğiniz zaman gitmesini bilin, aşk geldiği zaman da koşmasını….