Bırakamadıklarını, bırakmayı öğrendiğin zaman, bıraktıkların ile bir kere daha aynı sahneyi paylaşmak için karşı karşıya gelirsin. Bazen gerçekten bıraktığını, bazen ise daha o yola gelmediğini keşfedersin. Ve canım hayat, sana bırakmayı öğretene kadar bazen aynı bazen ise farklı kişiler, yerler, olaylarla benzer durumları yaşatır. Çünkü tek amacı; sana bunu öğretmektir.
Sanırım tam bıraktım, unuttuğum dediğim anda geçmişin gölgesinin bugünüme gelmesinin nedeni de tam buydu…
Çok uzun bir zaman sonra onunla yeniden karşılaşmıştık. Bırakmadığım ya da bıraksam da hep uzaklarda bir yerlerde ışığını görünce mutlu olduğum bir ruhtu.
Gözleri ışıldayarak: ”Hala seni seviyorum biliyorsun değil mi?”
Sevgi sözcüklerini almaktan da vermekten de çekinmeyin. Ya beni yanlış anlarsa beklenti içine girerse gibi düşünceler içine girip karşı tarafın hikâyesinin yerine de kararlar vermeyin. Kalbinize bakın, ne demek istiyor, sonra açın musluğu aksın 🙂 (Bu cümle bir çırpıda çıktı, ama öğretisi anlamam çok uzun zamanımı aldı.)
”Biliyorum, ben de seni seviyorum biliyorsun değil mi?”
Sonra gözlerini kısarak: ”Neden, bu kadar uzaklaştık”
Tüm bir geçmişi karşımıza alıp birbirimizi suçlamadan hislerimizi özgür bıraktık ve tam da o sırada bir şeyler dönüştü. Bu dönüşüm yeniden aynı yolda yürümemizi sağlamasa da birbirimizin yoluna sevgi akıtmamızı ve birbirimizin hikayesinden özgürleşmesi sağladı.
Sonra düşündüm, özlediklerimi, hayatımdan bir şekilde çıkan arkadaşlarımı, yarım bıraktıklarımı…. Bazen hala burnum özlemle sızlıyor. Özlüyorum demek, geriye dönelim, her şeye baştan başlayalım demek değil ki… Özlüyorum demek, bende bıraktığın parça, dünyanın neresindeysen orada sana sevgi akıtıyor demek.
Bence özgürlük olmazsa olmazları serbest bırakmakta yatıyor. Çünkü o zaman ilk kez uçsuz bucaksız ufuk karşımızda belirmeye başlıyor. Biliyorum, bırak demekle bırakılmıyor, sadece mış gibi yapılıyor ama hislerin bize rehberlik etmesine izin vererek ufka doğru yelken açabiliriz 🙂