Bugün Elephant Journal’da bir yazı okudum. Yazı genel olarak eski sevgili ile neden arkadaş kalınmaması gerektiğini maddeler halinde yazıyordu. (Yazıyı okumak için: http://www.elephantjournal.com/2013/03/why-you-shouldnt-be-friends-with-your-ex-kimberly-lo/. ) Temelde yazılan her şeye katılmakla birlikte bunu maddelere dönüştürüp, genelleme yapılmasından hoşlanmadım! Çünkü her ilişki kendine özel, bu yüzden kağıt üstündeki maddelerin hiçbir anlamı yok!
Yazıyı okuduktan sonra doğal olarak kendi ayrılık hikayelerimi düşündüm. Haydi itiraf edeyim yeniden ve yeniden ( milyon tane bırakmakla ilgili yazı yazdığım için) bırakmayı bilen bir çocuk olamadım ben. Tüm koşturmalarım nedeni de her şeyin bildiğim düzende kalması içindi ama ben koşturdukça her şey deli gibi değişmeye devam etti.
Zamanın birinde o zamanlar deli gibi sevdiğimi düşündüğüm dostuma, sevgilime bir yazı yazmıştım. Ayrılmıştık ve canım yanıyordu ve sanırım o zamanki açtığım blog’umda uzunca duygusal bir yazı yazmıştım. Bir gün sonra kendisinden, o yazıyı kaldır mısın diye bir telefon almıştım. Sanırım duygularımı çırıl çıplak gösterebilme cesaretim onu korkutmuştu ve evet, uzun bir süre yazılarım hep gizli kaldı. Çok sevdiğim, en çok konuştuğum arkadaşımı kaybetmiştim o hayatımdan gittiği zaman…. Birbirimize sarılarak ayrılmıştık. Seneler sonra anlayacaktım onun aslında düşündüğüm kişi olmadığını ve bir hayali sevdiğimi ama neyse konumuz bu değil! Uzun bir süre her doğum günümüzde birbirimizi aramaya devam etmiştik. Sonra bir gün sordum kendime: ‘Gerçekten aramak istiyor musun? Artık arkadaşın bile olmayan bir yabancının doğum gününü kutlamanın bir anlamı var mı?’ Ve orada senede iki kez yaptığımız telefon konuşmamızın sonu geldi ve bir daha konuşmadık. Seneler sonra aynı mekanda göz göze geldik. Benim yanımda başka biri, onun yanında başka biri.. Sessizce birkaç saniye bakıştık, sonra gülümsedik. Sanırım yaptığımız şey, her şey için konuşmadan teşekkür etmekti.
Tüm bitmeyen okyanusun dalgaları arasında sevdiğimle yolları ayırırken iki yabancı olmamızın başımıza gelebilecek en güzel şey olduğunun da farkındaydım. O yüzden tüm köprüleri atıp, geçmiştim karşı kıyıya…
Sevgiliden iki yabancıya doğru uzanan yolların birbirinden farklı hikayeleri var ve evet, bazen bir dönem biriyle yolu paylaşman demek, hayatının tüm yollarında senin yanında olacak demek değil ama evet, hep bir ‘ama’ var!
Hayat çok değişkenli… Seneler önce hayatımın kısa bir döneminde bana rehberlik etmesi için gelen biriyle tanışmasaydım eminim ki şu an olduğum yerde olamazdım! Sevdik, şöyle oldu, böyle oldu, güldük, hayal de kurduk ama bitmesi gerekiyordu ve bitti! Üzüldüm, kırıldım ama bir gün kalbime baktım ve orada bir yerde deli gibi güvendiğim, dünya ters düz olduğunda ‘orada mısın?’ diye kapısını çalacağım bir dostum olduğunu keşfettim. Yani bazı aşkların, diğer yüzü sadece iki yabancı olmak değil!
Şimdi tüm yazıdan sonra iyi de o, yeni bir aşka yelken açarken nasıl mutlu olabilirim ki diye bir soru var ise kafanda gerçekten onu sevdiğine emin misin diye sormak zorunda kalacağım! Hisler, değişiyor ve gerçekten birini sevdiğin zaman tüm kalbinle mutlu olmasını istiyorsun. Sanırım radyo frekansını değiştiriyorsun! İlk ayrılık acısını atlattıktan sonra başka bir radyo frekansından yayın yapmaya başlıyorsun ve o frekansta her şey yeniden başka bir isimle büyüyor.
İyi de o mutlu olsun ben mutlu olmayım mı ? diye soruyorsan da önce sen mutlu ol! Sen mutlu olduğun o zaman, tek istediğin herkesin mutlu olması olacaktır!
Yani dostum kanayan yeri kesmesini bil, ama her kanayan yerin de aynı olmadığını bil yeter!