Yaz, şehre veda ediyordu. Önce yazın sıcaklığını özleten rüzgârlar çıkmıştı. Yavaş yavaş kara bulutlar gökyüzünü kaplıyordu. Yaz yağmurları artık çok uzaklarda kalmıştı.
Kadın başını yukarı kaldırarak gökyüzüne baktı. ‘Bu yaz da bitti‘ diye kendi kendine fısıldadı. Sonra saatine baktı. Geç kalmamıştı hala vakti vardı. Durdu arkasına baktı. Geriye koşmak istiyordu ama biliyordu kaçamazdı artık. Biraz daha cesaret toplayıp yürümeye devam etti.
Adam bir cafe’de kadını bekliyordu. Biraz telaşlıydı. Bir şeylerin sonuna yaklaştıklarını biliyordu ve bu bildiği ile nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Saatine baktı ‘daha vakit var’ dedi kendi kendine. Düşüncelerini dağıtmak için dışarıda yürüyen insanları izlemeye koyuldu. Bir mutlu sevgili geçiyordu önünden. Acaba ilişkilerinin başlarındalar mı ondan mı bu kadar mutlular diye düşünmeden edemedi. Nasıl da imrenerek bakıyordu onların mutluluklarına. Kıskandığı yoktu sadece o’su varken var gibi hissedemiyordu. Bu da onu daha da mutsuz yapıyordu. İki genç kız konuştuklarına dalmış yürüyorlardı. Bir adam geçti tek başına. Sanki onun yalnızlığını gösteriyordu. En kötü yalnızlık, yalnız değilken hissedilen değil miydi zaten? Sonra uzaklardan ağlayarak yürüyen bir genç kız gördü. Bu kız şimdi neden ağlıyor diye düşündü.
Kadın bitmesine hazır değilim diye düşünüyordu. Bitmiş olması başka biteceğini bilmek başka şeylerdi. Çünkü biteceğini bilsen de sanki denizin ortasında sislerin içinden de olsa karayı görebiliyordun ve o kara parçası bütün bildiklerine rağmen küçük bir ışıktı. Bir yandan da yürümeye devam ediyordu. Yanından geçen sevgilileri gördü. Ruhundan yaşlar akmaya başlamıştı. Sanki bir anda ruhunun bir parçası ondan çok uzaklara çığlıklar atarak savrulduğunu hissetti. İki kız arkadaş konuştuklarının heyecanına dalmış yürüyorlardı. Tek başına bir adam yürüyordu. Bir genç kız gördü koşarak denizin karşısındaki banka doğru yürüyordu. Kadın, kızın ne yaptığını anlamaya çalışırken yağmurun çiselemeye başladığını fark etti. Çantasından şemsiyesini çıkardı ve yavaş adımlarla genç kızın tam karşındaki adam’ın onu beklediği cafe’ye doğru yürüdü. İçeri girmeden son kez genç kıza baktı hala oradaydı.
Adam genç kızın ağlayarak banka doğru oturduğunu gördü. Acaba neden ağlıyor diye düşündü. Bu sırada yağmur çiselemeye başlamıştı. Islanacak diye düşündü bu sırada yavaş adımlarla gelen onu gördü. Sanki hayatının dur tuşuna basılmış gibi hissetti. Her şey nasılda durmuştu. Bütün vücudu titriyordu. Ona bakarak gülümsedi. Kadını içeri girene kadar hayranlıkla izledi. Hala seviyorum hala diye düşündü.
Kadın adamı gördü. Ruhundan ayrılan parçası çığlıklarını daha da artırmıştı sanki. Yağmur şiddetini artırıyordu. Kalbi ona koşmasını söylüyordu ama o kalbinin sözünü dinlemekten vazgeçeli çok olmuştu. Genç kız artan yağmurda ağlayarak oturuyordu.
Adam, kadın yanına gelince ona sarılmak istedi. Ama onun yerine iki yabancı gibi öpüştüler. Kadın, adamı görünce zorla bir gülümsedi. Hayır, bunu yapmak istemiyordu ki… Sadece ona sarılmak istiyordu. Kadın, adamın yanına oturdu. Havadan sudan konuşmaya çalıştı, tedirgin değilmiş gibi davranmaya çalışıyordu.
Garson yanlarına gelip ikisine de menüleri verdi.
Adam, kadının zorla gülümsediğini fark etti. Onunda zorladığını çok net görüyordu. Adam, kadına ne istediğini sordu.( Menüyü işaret ederek.)
Adam: ”Yine kahve mi?”( Ortamın erginliğini dağıtmak istiyordu. Kadının havadan sudan sorularının süresini fazla sürmeyeceğini biliyordu.)
Kadın: ”Evet lütfen… Sen yine aynısından mı alacaksın?”
Adam:”Bazı şeyler değişmiyor sanırım.”
Kadın, adamın ortamdaki gergin havayı dağıtmak istediğini anlıyordu. Ama dili ve kalbi aynı dili konuşmamaya yemin etmiştiler sanki…
Garson geri geldi siparişleri aldı. Ortamdaki sessizliğinin nedenini anlamadı. Gerçi umurunda da değildi. ”Herhalde kavga eden başka bir çift… Neyse kavga çıkarmasınlarda” diye düşündü.
Derin bir sessizlik başladı. Adam konuya nereden başlayacağını bilemiyordu. Sanki nereden başlayacağını bilmesi durumu değiştirecekti. Kadın, adamla bir anlaşma yapmış gibi bitmeyen bir sessizliğe girdiklerini fark etti. İkisi de diyeceklerini başlamaya çekiniyordu.
Sessizliği siparişleri getiren garson bozdu. İkisi de birbirlerine kaçamak bakışlar atıyordu. Kadın, sessizlikte kalmak istiyordu. Bu yine kaçıştı biliyordu. Ne kadar uzun sürerse o kadar iyiydi ona göre.
Adam sessizliği bozmak ve bazı şeyleri değiştirmek istiyordu ama yanlış cümleleri seçmekten korkuyordu.
Adam: ”Ne zaman geldik bu hale? Ne zaman iki yabancı olduk?” Sonunda sessizliği boza bildiğine sevindi.
Kadının sessizlikte yaptığı koşusunun sonuydu bu. Adamın sorduğu sorunun altında önce bir şeyler aramaya çalıştı ama karşısındaki adam tamamıyla ruhunu ona açıyordu.
Kadın: ”Tükettik belki de… Farklı yollarımız var artık. Senin yolunda bana yer yok her ne kadar sen bana yer açmaya çalışsan da. Biliyorum yolun sonuna geliyoruz…” Güçlü görünmeye çalışıyordu ama bu kendi içinde yaptığı savaş ruhunun bir parçasının daha çok çığlıklar atmasına neden oluyordu.
Yağmur şiddetini artırmış genç kız arkası adam ve kadına dönük denize karşı oturuyordu.
Adam: ”Kurtaramaz mıyız?’”
Kadının gözlerinin içine baktı. Biraz önce onun kurduğu cümlelerinin sevdiği kadını ne hale getirdiğini görebiliyordu.
Kadın: ”Artık çok geç… Keşke…”
Kadın biliyordu biz’i çoktan kaybetmişlerdi. Bunu kurtarsalar bile bu son denemeleri de olmayacaktı muhtemelen. Gemi çok su almıştı ne kadar çok tamir etseler de sadece şu anı erteleyeceklerdi. Kadın bildiği gerçekler karşında çaresizdi. Çaresizlik gözlerini doldurmuştu. Adam, kadının haklı olduğun biliyordu ama savaşmalıydı. Hiçbir şeyden yapmadan kabul edemezdi. Bu sırada genç kızın hala yağmurun altında oturduğunu gördü. Sonra başını tekrar kadına çevirdi. Onun gözlerinin dolduğunu gördü. Elini onun elinin içine aldı ve sarıldı. Bırakmak istemiyordu.
Hayat şimdi dursa ve sonsuzluk yörüngesi içinde hep bu anı yaşayabilseydi.
Kadın, adamın kokusunu içine çekti. Gözyaşlarının daha da arttığını fark etti. Ona sarılmak hep güç verirdi. En mutsuz, en karanlık anlarında hep bir yerlerde biz olması onu şu anda bulunduğu yere getirmişti. Kadın, bu sırada dışarıda yağmurunun altında oturan genç kızı gördü.
Adam, kadının gözyaşlarına dayanamazdı. Biz’in doğumu kolay olmamıştı ama başarmışlardı. Ne olursa olsun hayatının her anını onunla paylaşmak istiyordu. Adam için her zaman o olmuştu. Kadının bakışlarının daldığı yöne bakınca genç kızının hala orada oturduğunu gördü.
Kadın: ”Sırılsıklam oldu. Bence yardım etmemiz lazım.”
Adam, tamam anlamında başını salladı. Garsona birazdan geleceklerini ve eşyalarını burada bıraktıklarını söyledi. Kadın şemsiyeyi alacakken adam kadından önce davrandı.
Garson ne olduğunu anlamamıştı. Deminden beri kadın ağlayıp duruyordu. Ayrılık mekânı oldu burası oldu diye düşündü. Adam, şemsiyeyi açtı ve kadın onun koluna girerek yolun karşı tarafına genç kızın yanına geçtiler.
Genç kız hala ağlıyordu.
Kadın: ”Neyin var. Çok mu kötü bir şey oldu? Sana yardım edebilir miyiz?”
Adam: ”Bizimle şuraya gel istersen her yerin ıslanmış olmuş sana yardım edelim.”
Genç kız bir süre onlara cevap vermeden ağlamaya devam etti. Sonra başını ikisine doğru kaldırıp lacivert gözleriyle: ”Siz mi bana yardım edeceksiniz? Sanki siz diye bir şey kaldı mı ki ?”
Adam ve kadın ise şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar.
Adam: ”Herhalde tanışıyoruz?”Kadın: ”Bizi tanıyor musun?”
Kadın yoldan geçen herkesin onlara baktıklarını fark etti. Kadın, adama işaret yaparak bu durumu ona da gösterdi. İkisi de çok şaşkındı.
Genç kız: ”Ben bunun farkındasınız sanıyordum. Beni bir tek siz görebilirsiniz.”
İkisi de neler olduğunu anlamıyordu.
Genç kız : ( Kadını ima ederek ) ”Ben, senin ona ait ruhunun parçasıyım. Bugün ruhundan dışarı fırlatıldım. Ancak senin ruhunu görmüş olan ya da görebilenler beni görebilir. Fazla zamanım da yok bir süre sonra yok olacağım.”
Kadın: ”Yok mu olacaksın?”
Genç kız: ‘Evrende hiçbir şey yok olamaz. Sadece başka bir şeye dönüşmez üzere gider.’
Adam: ”Sen şimdi?”
Genç kız: ”Evet ben sizin bir parçanızdım ama dışarı atıldım.”
Adam da kadın da ne diyeceklerini bilmiyordu. Yağmur şiddetini azaltmaya başlamıştı.
Genç kız: ”Aslında bu kadar çok şaşırmanız çok normal. İnsan algısının ötesinde bir durum… Benim için üzülmenize de gerek yok lütfen. Şimdi siz iki yabancı olduğunuzu düşüyorsunuz ve bu durumdan önce birbirinizi sonra kendinizi sorumlu tutuyorsunuz. Düşüncelerinizi değiştiremem ama size bir hediye verebilirim. Çok güzel günler yaşadım sizinle ve çok mükemmel anlara tanıklık ettim, onları şu an unuttunuz ben size tekrar hatırlatabilirim.”
Genç kız lacivert gözlerini onlara dikti ve oturduğu yerden kalktı. Üstündeki sırılsıklam olmuş kıyafetlerini bir göz açıp kapatmasıyla kuruttu.
Kadın: ”Ben seni, bizi atmadım ( adama bakarak) Ben hala seviyorum ( şimdi de genç kıza bakıyordu.) Ama…”
Genç kız: ”Biliyorum.” Adam sevdiği kadının elini tuttu.
Genç kız: ”Seni de biliyorum. Şimdi size vereceğim hediyenin zamanı geldi. Burada durmak için fazla zamanım kalmadı.”
İkisinin de elini tutarak her şeyin lacivert olduğu başka bir boyuta girdiler. Kadın, adamın elini daha sıkı tuttu.
Genç kız : ”Merak etme korkacak bir şey yok.”
Bir anda koca iki seneleri gözlerinin önünden geçmeye başlamıştı. Ne kadar da mutluydular. Kadın ağlıyordu. Adam, kadına sarıldı. Tanışmalarından başlayarak bütün anlarını, geçmişlerini tekrar görüyorlardı.
Genç kız: ”Evet. O anki hissettiklerinizi tekrar hissedeceksiniz. Birbirinize yabancılaşmaya başladığınız anı da buradan tekrar görebilirsiniz ve belki böylece büyük resmi görebilirsiniz.”
Kadın: ”Büyük resim ne?”
Genç kız: ”Kalbiniz, ruhunuz ve mantığınız bir bütündür. Siz hepsini farklı birer oyuncu gibi düşünüyorsunuz ama hepsi beraber hareket etmeli ve birini görmezden gelerek geçirdiğiniz anları, yıllar kovalar.”
Adam: ”Bizi birleştirmeye mi çalışıyorsun ?”( Gayet açıklıkla sormuştu )
Genç kız: ”Sadece anlamanızı istiyorum. Aslında birliktede değilsiniz ama ayrı da değilsinizi göstermeye çalışıyorum.”
Kadın: ”Ne yapmamızı istiyorsun peki?”
Genç kız: ”Hiç bir şey… Ben bir şey öneremem sadece gösterebilirim. Gerisi o büyük resimle ne yapacağınıza bağlı.”
Kadın da adam da bütün bunlara anlam veremiyordu ama sessizce anılarını hatırlamaya devam ettiler. İki sevgilinin nasıl da iki yabancıya dönüşebildiklerini ve aslında içlerinde bir yerlerde hep birbirlerini tanıdıkları kişi oldukları gördüler.
Genç kız: ”Sizi geri götürmem gerek artık.”
Tekrar ikisinin elinin tuttu ve onları aldığı yere bankın bulunduğu yere geri götürmüştü. Adam, kadının hala elini tutuyordu.
Genç kız: ”Her şey için teşekkür ederim. Tekrar görüşeceğiz merak etmeyin.”
Onların cevap vermesine izin vermeden lacivert gözlerini açıp kapatarak gözden kaybolmuştu.
Kadın: ”Tekrar görüşeceğiz demekle ne demek istedi sence ?”
Adam: ”Bilmiyorum. Şimdi ne olacak?”