Bana uzak bir hayaldin. Belki de bu yüzden gerçek olduğun zaman bile hep hayal oldun bana. Sessizce ben bile bilmeden herkeslerden saklayarak sevdam kendi hikayesini yazmıştı. Sana dair bir yer açmıştı kalbimde. Öyle bir yerdiki bu bende değildi kontrolü. Kalbim senin arkandan koşmaya başladığında ruhum alacağı acıları seziyordu ama engel olamamıştı.
Hayalin gerçek olduğu zaman anlıyordu insan aslında hayalinin o olmadığını. ‘Belkileri’, dilimizden ve kalbimizden eksik etmeyerek sürekli yeni kısır bir döngünün içine giriyorduk.İnsanı aşka götüren bir belki değil midir? Bir belki de olsa değmez miydi?
Kalbimizde ne varsa tüketmek mi istemiştik? Sonuçları ne olursa olsun geride bir şey kalmayana kadar yaşamak mı istemiştik ? Bunu istememize rağmen yaşanamamış yarım bir sevda mı bırakmıştık arkamızda belkilerle dolu? Belki de her seferinde bir şeyleri toparlamaya çalışırken daha çok karıştırmıştık.
Geçmişi baştan yazamazdık ama nedense hep bunu unutuyorduk. Yeni bir sayfa açmak yerine geçmişi onarmaya çalışıyorduk. Bir belkinin peşinden gidip durduk ama sonunda anladık ki biz belki için çabalarken aramızdaki boşluk daha da büyümüştü ve kurtulacak birşey de kalmamıştı.
Geriye dönüp baktığımda ne kızgınım sana ne de kırgın. Zaman, bütün aşkı da kırgınlığını da alabiliyor ve ikimiz içinde en güzel sevda masalının sonunu yazabiliyor.
Belki bulutu az esir etmedi ruhumu ama ayakta kaldım. Uzaklardaki ışığını görmek için az çırpınmadım. ‘Ne olursa olsun sadece iyi olsun’ diye içimden az geçirmedim ama günün birinde ışığını başka ışıkla dansını gördüğümde de sevindim. Kendi kurduğun yolda mutlu olduğunu biliyordum.
Bir belki ile çıktığımız yolda bütün belkileri yolda bırakarak ayırmıştık yollarımızı.
Şimdi başkasının anısı gibi geliyor bütün bir geçmiş. Bana ait anılar içinde seni seçmekte zorlanıyorum. Belki de hep iki yabancıydık.
Belki de…