Zamanın bütün kırıklarını iyileştireceğini düşünüyordum ya da inanmak istiyordum. Çocuklar gece karabasan gördüklerinde nasıl anne ve babalarına tutunursa bende zamana tutunuyordum.
Bugün fark ettim ki zaman bütün kırıkları tamir etmiyormuş. Belki de etmemesi gerekiyordur.
Sanki bu tuzla buz olan bir cam şişesini yapıştırmaya çalışmak gibi… Yapıştırmaya çalışırken biraz daha kırıyorsunuz kalan parçaları ya da bazı parçalar elinizi kanatıyor ama inatla yapıştırmak istiyorsunuz. Çünkü sizin için hatırası var herhangi bir cam şişesi değil o yüzden tamir etmeye çalışıyorsunuz.
Gerçek şu ki; bir noktadan sonra onu tamir edemeyeceğinizi kabul ediyorsunuz ve kırıkları yapıştırmaya çalışmaktansa çöpe atıyorsunuz.
Belki de kalp kırıkları, hayal kırıkları da bunun gibidir. Tamir etmeye çalışmak ya da zamanın iyileştirici gücünü beklemek yerine kırılanları çöpe atmak gerekiyordur. Çünkü bunu yapmadığınız sürece boş bir umudu sulayıp duruyorsunuz kalbinizde…
Zaman bütün kırıkları iyileştirmiyor ve belki de iyileştirmemesi gerekiyordur. Bazıları kırıklarını tamir ettiğinde bazıları ise onlardan özgür kaldıklarında kendilerini yeniden tanıyorlar ve her şey yeniden başlıyor!
Bana kırıklarımı atmak düştü….