Eskiden canım istemese de birileri kırılmasın ya da üzülmesin diye kendimi hiç istemediğim olaylar dizisinde başrol oynarken buluyordum. Halbuki o dizide rolüm olmasını hiç istemiyordum.
Bedenim de ruhum da ”hayır” diye bağırken ağzımdan çıkan ”evet” olurdu. Sanırım bu yüzden hem kendimi hem de başkalarını düşündüğümden daha çok kırdım.
Belki de yoga’nın bana kattığı en önemli şeylerden biri bedenimi dinlemek… Bazen mide krampları, mide ağrıları ya da baş ağrıları gibi yollarla öyle güzel konuşuyor ki ve bana düşen sadece onu dinlemek oluyor..
Bazen bir işi yapmamak, bir yerde olmamak ya da sadece biriyle buluşmamak için bedenim öyle deli gibi bağrıyor ki… Eminim eskiden de bunları yapıyordu ama ben anlamıyordum ya da anlamamak istemiyordum.
gönül ilişkileri
Özellikle gönül ilişkilerinde değişmeyen bir tablo var.
Biriyle tanışırsın ve aslında o an anlarsın birşey eksiktir ve etrafındakilerin çoğu sana dur bakalım belki birşeyler hissedersin diyerek seni aslında istemediğin bir yola doğru sürükler. Üstelik sana iyilik yaptıklarını düşünüyorlardır. Aslında hem kendini hem de karşındaki uçuruma sürüklemekten başka birşey yapmıyorsundur!
İstemediğin bir yola ilerlerken yanında, o yolda yürümek isteyen birini de sürüklüyorsundur.
Uçuruma birinini de sürüklemek ve sürüklenmek de aslında aynı yere çıksa da farklı deneyimlerdir ve insanoğlu bunu ancak, yaşayarak anlar…
Bu yüzden ufacık bir ”acaba” düşerse kalbine çok değerlidir.
Ve birşey yoksa ona karşı kalbinde ufacık bile, muhtemelen hiç olmayacaktır. O yüzden ruhunu bir kalıba sokmaya çalışma.. Bırak her şey kendi yerini bulsun.. Kendi kalbine ve başkalarının kalbine de dürüst ol ve teslim ol sadece gelene, gidene,var olan bütün duygularına….