…………………………………..
Çünkü her şey zıtlıklarıyla var oluyordu bu dünyada..
Geceyi yaşamayan biri için gün ışığın hiçbir anlamı yoktu.
Ortalık zifiri karanlıkken bir şekilde yolda yürümeyi başaranlar için elbet gün doğacaktı ve o zaman yolculuğun gerçekten bir anlamı olacaktı..
Göz gözü görmezken yıldızların bile gökyüzüne küstüğü gecelerde yola lanet yağdırılır. Çünkü karanlık geldiğinde korkularda gelir. ”Neden?” diye sorar durur belki de insan kendine ama bunun nedeni ancak karanlıktan, korkularından geçebildiğin zaman anlaşılır.
İşte o zaman bütün o karanlık gecelerin, kendi ”büyük” dünyandaki hangi yeri kapladığını anlarsın.
Her şeyin nasıl da bu kadar birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu fark eder ve evren’in bu muazzam kusursuzluğuna karşı saygı ve sonsuz sevgi hissedersin kalbinin tam ortasında hem de sıcacık….
Suçlunun zifiri karanlık geceler olmadığını, aslında hiç suçlu olmadığını anlarsın… Sadece bütün o gecelerin senin kim olduğunu göstermek için sana tutulmuş birer ayna olduğunu fark edersin.
Ya aynı döngüyü başa alır ve sürekli ”neden” diye sorar durursun kendine ya da gerçekten o aynaya bakarsın ve seni dönüştürmesine izin verirsin…
Aslında hayat bu kadar basit ama insanoğlu kendi dramanında hapis olmayı seçtiği için yolu uzatır durur, karanlık geceleri ve korkuları büyütür.
Ya da…….