
Biliyorum, günümüz modern hayatının içinde ‘meditasyon’ dendiğinde akla birçok imge geliyor ve o imgelere öyle bir yapışıyoruz ki, meditasyonun özünden de tam burada uzaklaşmaya başlıyoruz.
VE ASLINDA UZAKLAŞTIĞIMIZ, FAR ETMESEK DE KENDİMİZ OLUYOR.
Ana davet.. Anın içinde her ne varsa; bedende, kalpte, zihinde merakla dinleme / görme sanatı…
O ne demek ?
Bu bölümü evden çıkmadan önce çantamızı kontrol etme durumu diye açıklıyorum.Günlük hayatın içinde neyi / nasıl / nerede hissettiğimizin farkında olmak ve hissettiğimize dışlamadan nazikçe olabildiği kadar yaklaşamak.
Saatlerce bağdaş kurmana, bir şey düşünmemeye çalışmana gerek yok! Bunlar zihnindeki meditasyonun tanımı! Meditasyonun tanıma ihtiyacı yok.
Anın saf doğasına merakla yaklaşma sanatı..
Kimliklerimizin, etiketlerimizin, tutunduklarımızın, düşüncelerimizin zorlamadan, kapı dışarı atmaya çalışmadan dağılarak, anın kendisine karışma hali…
Ve bu hale arıcılık eden her şey: MEDİTASYON
Yemek yapmak, dans etmek, çiçek dikmek, köpek gezdirmek ve daha niceleri..
Seni olduğun yerle, aldığın nefesle, varlığının kendisiyle bağ kurmana yarayan her şey, MEDİTASYON…
Seneler önce günde 30 dakika bağdaş kurup otururdum. Hayatımın geri kalanı görmekten, kendime yaklaşmaktan o kadar uzaktı ki ama “30 dakikam” ile övünürdüm. Meditasyonum bile, hedef odaklı ve yapmam lazım’larla süslü kendine şefkatten uzaktı. Meditasyon pratiklerim çok uzundu ama hayatıma entegre değildi.
Aslında başkalarının zihnindeki meditasyonunu yapıyordum. Bunu öğrenmem, sindirmem, idrak etmem senelerimi aldı
Nasıl meditasyon yapacağız?
Yukarıda anlattığım gibi kendi meditasyonuzu bulun ama tüm bunlarla beraber günde 5 dakika bile olsa sessiz alan yaratıp, gözlerinizi kapatın. Dilerseniz yavaş bir müzik açın ve oturun. Bedenizi, nefenizi, bedendeki duyumlarınızı gözlemleyin.
Amaç ne ki? Neden yapıyoruz?
Bir amacımız yok! Sadece bizden çıkan her şeyle yan yana oturma istekliliği geliştiriyoruz. Ortalık karardığında ne yapacağım, nasıl yapacağım soruları belirdiğinde ya da farklı bağımlılıkların peşine düşmeye başladığımızda, bu isteklilik bizim pusulamız olacak!
Çünkü buzdolabını her açtığımızda, aç olmadığımızı, bazı günler yalnızlık hissinin bizi tetiklediğini görecek, o hisse olabildiği kadar yer açmaya gönüllü olmaya başlayacağız ve ezbere eğilimlerimizin kalıpları tam burada kırılmaya başlayacak!
Düzenli Pratik
Bizim gibi şehir insanları bu yüzden dizenli pratiğe ihtiyaç duyuyor. Sürekli bir çok uyarıcının ve stres yükünün fazla olduğu şehir hayatında geçmişin acılarına, geleceğin endişelerine kapılmadan burada / anın içinde olma halini kası çalıştırır gibi pratikle öğreniyoruz.
KAS GİBİ.. Kas nasıl çalıştıkça güçleniyorsa tam olarak meditasyon pratikleri ile yaşamla / kendimizle kurduğumuz bağı güçlendiriyoruz!
Belki bir gün bu pratiklere ihtiyaç duymadan meditasyonun kendisi olmaya başarabiliriz. Her bir eylemimiz meditasyon olur.
DOLAYISIYLA MEDİTASYON MATIN ÜZERİNDE YAPTIĞIMIZ PRATİKTEN ÇOK ÖTESİ.. ÇÜNKÜ PRATİK DEĞİL, BİR TAVIR..