Dinleyecek Cesaretin Var Mı?

Küçüklüğümden beri spritüal konulara ilgiliydim ve ailede bu tarz konulara tek ben ilgi duyduğum için onlara göre hep biraz ‘uzaylı’ kaldım. İlgi duyduğum ya da anlamaya çalıştığım konular, akranlarıma göre hep yabancı geldi. Dürüst olmak gerekirse, halen o küçük kız tarafından tetikleniyorum. Bu yaşamda yer kapladığım sürece tetiklenmeye ve her tetiklenmede Özde’ye biraz daha yaklaşmaya çalışacağım.(Neyse konumuz bu değil!)

Dünyanın en zor şeyi etrafımızdaki insanların ne düşündüğüne önem vermeden kendimiz olma pratiğinin hakkını vermek değil mi? Arkadaşlar, bir cümlede yazdım ama bunun hakkını vermenin öyle olmadığını hepimiz biliyoruz.

Seneler önce ilk yoga dersine katıldığım anı halen hatırlıyorum. Bir şekilde kelimelerin kullanılmadığı o yerde çok güçlü çekim hissetmiştim. İlk temel yoga uzmanlık programını bitirmiş ve sanırım bir sene sonra yeniden başka bir uzmandan ikinci temel 200 saatlik temel yoga uzmanlık programını almaya karar vermiştim. Herkes ikinci temel 200 saatlik yoga uzmanlık programı almamı gereksiz buluyordu. Ama benim hissettiğim yine aynı çekimdi. Çok güçlü, net, belirgin, karşı duramadığım o akıştı.

Tam zamanlı işi bırakma hikâyemde yine bu akışın ürünüydü. Zihnin birçok korku dolu senaryosuna rağmen eyleme geçip, güvenli alanımı bırakabilmiştim. Hayat, oradan buraya adım adım yürümeyi seçtiğim için beni şimdiye getirdi. Ama bir haberim var: Bazı bırakışlar, içinde birkaç geri dönüş barındırabilir ve bunda hiçbir sorun yok!

Yazı yazmak da, yoga dersi vermek de aynı çekim benim için. Yazarken kelimeleri seçen ya da belirleyen olmaya çalışmaktan ziyade onların akmasına izin veren kişi oluyorum. Zaten ortaya çıkmak isteyene aracılık ediyorum. O yüzden aramızda özel bir ilişki var J Aynısı ders verirken de geçerli. Farklı bedenleri, hikâyeleri görüp alan tutmayı ve önündeki, yanındaki, arkandaki ne der diye düşünmeden kendi olma pratiğini o yoga dersi içinde pratik ettirmek, yoga eğitmeni olarak en büyük ilhamım, evet J

Bir konuda, birine çekim hissedip onun sizi yönlendirmesine izin vermek cesaret işi değil mi?  Çünkü biz insanlar, aslında hep hissetmekten kaçıyoruz. Asıl sorun, kaçtığımızı bilmeden kaçıyoruz. Bir noktada o kadar hissizleşiyoruz ki, bir şeylere doğru çekildiğimizde bunu korku sanıyoruz. Ve sonra tüm film, karışıyor.

Grup derslerinde ilk yoga dersi olanlarda (buna zaman zaman değişen psikolojileri de dâhil)  beden dillerinde öğrencilerimde en çok gördüğüm çekingenlik, yanlış olduklarına ya da yapamayacaklarına dair inançları oluyor.  İşte bu bölüm hatırlatmayı en çok sevdiğim yer, zira ben de hatırlamayı buradan öğrendim.

Geçen sene pandeminin en karanlık yerinde yoga stüdyosu açmaya karar verdiğimde yine etrafımdaki herkes bunun sağlıklı bir fikir olmadığını düşündü. Onlara göre batacak bir işe giriyordum ve herkes bana en kötü senaryo ile geliyordu. Arkadaşlar, etrafınızda böyle sesler duyarken, yol almak inanın bana hiç kolay olmuyor. Ama yine hissettiğim aynı şeydi: Kararın çoktan belirdiği ve yolun oluştuğu olmuştu.  Bu yola girmesem ne olurdu? Bilmiyorum ama hissettiğim çok net o çekimdi.  Dürüst olmak gerekirse, beni derin bir düzlemde stüdyonun şifalandırdığını hissediyorum ama yine kelimelerle açıklamıyorum.

Ve bir süredir aynı çekimi Vedik Astroloji’ye karşı hissediyorum.  Bu konuda da insanların dediklerini yazmayayım değil mi? İki aydır temel Vedik Astroloji eğitimi alıyorum ve yogadan sonra farklı bir konuda aynı öğrenme ve anlama iştahımın geri geldiğini hissediyorum. Aynı güçlü çekim! Ve bu sefer kendi haritamı yorumlamayı öğrenirken (çoğu zaman gördüklerim hoşuma gitmese de) neden bazı şeyleri yaşadığımı anlamaya başlıyorum. Arkadaşlar, 5000 yıllık bir sistem, çok derin ve detaylı, birçok harita var, bu yüzden anlamaya olan aşkım yogada nasıl farklı sistemlerle beslenerek hep sıcak kaldıysa, bu konuda da sıcak kalacağa benziyor.

Etrafımdaki herkes kafamı karıştırmaya başladığında hep aynı şeyi yapıyorum: Gerçekte olan ne? Ne yapmak istiyorum? Şu an hissettiğim gerçek mi? Bir şeyleri olması için orasından burasından çekiştiriyor muyum yoksa çekiliyor muyum oraya /ona?

Sanırım hep yazdığım bir şey var: Gerçek kalpten çıkan kararlar, suyun akışı gibidir. Başka yöne akması mümkün değildir. Yanılsamalar yüzünden başka türlü olabileceğine inanır o yüzden burada elimizle kendi filmimizi karıştırıp dururuz.

Büyük bir itiraf da bulunayım mı? Kendi Vedik haritama baktığımda yoga eğitmeni olmaktan başka yolumda olmadığını gördüm. Yani anlıyorum ki, ruhumuz en derinde bizi şifalandıracağı şeye/ şeylere doğru çekiliyor.

Ve aslında çekim dediğimiz öteden gelen kalbimize inen, bu yaşam pusulası!

Dinlemek için Vedik haritası bilmemize gerek yok!

Anbean çok şükür burada…

Asıl soru:

Dinleyecek cesaretimiz var mı ?

Dinleyecek Cesaretin Var Mı?’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s