Geçen gün matımı sınıfa sermiş, öğrencilerim gelmesini bekliyordum. Yavaş yavaş gelenlerle konuşmaya başladım. Konu nereden ve nasıl açıldı bilmiyorum ama karşımda duran ”çok güzel bir kadın” kendinde beğenmediği bölgeleri saymaya başladı ve listesi kabarıktı. Durdum, aslında çok güzel bir kadın vardı karşımda ama olasılıklarının, potansiyelinin farkında değildi! Çok bildik bir hikayeydi, bizdendi, bendendi!
O yüzden en başa döneceğim şimdi! Arkana yaslan kahveni al, inan bana neler dökülecek bilmiyorum ben de!
Hepimizin hayatı boyunca kıyaslandığı Ayşe’nin kızı, komşunun kızı ya da oğlu vardır. Annelerimiz ve babalarımız belki hiç farkında olmayarak bir at yarışının içine atar bizi. Gençlik yıllarının melankolisi eklendi mi ortaya tadından yenerek bitmeyecek kocaman büyük bir pasta çıkar.
Hiç düşündün mü kendinden pek de hoşnut olmadığın için mi sana kurulan o cümleye ya da cümlelere çok kırılıyorsun? Zaman geçerken fark ediyorum ki, o zaman cümleleriyle kalbimde bir şeylerin kırılmasına neden olan kişilerin o cümlelerin kurmasının nedeni benmişim! Tekerleme gibi oldu değil mi? Basitleştireyim, duyduğun tüm cümleler hak ettiğini düşüyor olduğun için! Yani eko gibi düşün. Sen bağırıyorsun, karşındaki senin dediğini söylüyor. Sonra sen karşındakine kırılıyorsun, sinirleniyorsun. Şimdi ama ben bunu hak etmemiştin diye geçiriyorsan o zaman bir dur ve lütfen dürüst ol kendine! Gerçekten o dramı içerlerde bir yerlerde hep beklemedin mi? Ah, üzgünüm eski bir ”drama queen” karşında ve inan bana çok gezindim kendi yarattığım karanlık yollarda. O yüzden sana diyorum ki: Emin misin senin yaratmadığına?
Biliyorum, içinden bir şeyler ama ama, hayır hayır diye dört nala koşturmaya başladı bile! Eskiden sevdiğim bir şeyi biri eleştirdiği zaman kendimi deli gibi anlatmaya çalıştırdım, kırıldığım için kurduğum cümleler ile hemen anlaşılacağımı düşünürdüm ama yeni yeni içimde köklenmeye başlayan bir şeyler var ki, herkes istediğini, düşünmekte, söylemekte serbest ama öyle önemli ki senin nasıl bir tepki verdiğin. Çünkü kimse evinde çöp olsun istemiyor ve boş bulduğu bir yere bırakıveriyor çöplerini. Ah, o yüzden alma evine başkasının çöpünü! Nasıl mı? Kendini bilerek. Eğer sen gerçekten kendini bilirsen hiç kimsenin ne dediği ve demediği önemli olmaz ve başkasının çöpünü de eve almazsın!
Kendini bilmek nasıl bir şey peki?
İki tane rastam var ve rastalarımı şu an etrafımdaki tanıştığım herkes benimle özdeşleştiğini söylese de, bir sene geriye dönüp baktığımızda rastlarımın üzerindeki iplerden, uzunluğundan bile eleştirenler olmuştu. Biliyorum ki, yarın onları kesebilirim ya da tüm kafam rasta olabilir. Ben iki olasılığa da açığım ama şu an çok hoşuma gidiyorlar, renkleri, duruşları 🙂 Bunun çok çirkin olduğunu biri söylendiğinde ve eleştiri yapmaya başladığında onu eleştirmek yerine bunu sevdiğimi söyleyip, konuşmayı uzatmak yerine susabilmek mesela 🙂
Geçenlerde bir sohbetin içinde buldum kendimi! Hayatım boyunca kitapların, öğretilerin yazdıklarını körü körüne inanmak yerine hissetmenin önemli olduğuna inandım durdum ve artık daha da çok inanıyorum. Yoga eğitmeni sigara içmez, yoga eğitmeni alkol almaz, yoga eğitmeni kahve içmez! Şimdi eğitmenler, derslere sigara ve alkol kokarak ders vermediği sürece herkes istediği her şeyi yapabilir. Yoga eğitmenlerini hemen kalıba uydurmaya çalışıyoruz. İşimiz hislerle değil mi, sana neyin geldiği değil mi? Bu kadar net çizgiler ve kalıplar nereden geliyor?
Hayatımda hiç sigara içmedim, şu an içmeyi de HİÇ düşünmüyorum ama bununla beraber yine hiçbir şey bilmiyorum. Ben bilmeme halinin içinde sörf yapmayı çok eğlenceli bulmaya başladım. Hiçbir şey bilmiyorum, kısmet, hayırlısı dediğimde herkesin gözleri deli açılıyor, nasıl böyle derim! Kadın deli mi acaba oluyorlar? Oysa benim duam aslında 🙂 Hiçbir şey bilmeyerek sörf yapmaca ve dalgalar ne kadar büyük olursa olsun yeniden kıyıya çıkabilmek için dua ediyorum aslında!
Kimse, senin kendini sevmeni sağlayamaz! En can alıcı kısmı da şu: Sana söylenen negatif eleştirelere kapılmadığın gibi, pozitif eleştirelere de kapılmadığında işte tam da o zaman kendini bilmeye başlıyorsun biliyor musun? Yani; seni çok güzelsin, çok şahanesin’e kapılmadığın gibi çok çirkinsin’e de kapılmamaktan bahsediyorum!
Ah, evet aynı denizin içinde yüzüyoruz, bazen dalgalar artıyor, bazen deniz süt, liman oluyor ama deniz süt limanken ne kadar tanımaya gönüllü olursan dalgalar çıktığında da savrulmadan durabilmeyi öğreniyorsun!
Haydi sörfe!!