Dinle ve Sorumluluk Al

blueoceaon

İstanbul’un belki de olabilecek en sessiz ve en yeşil yerindeydim. Sırt üstü uzandığımda gördüğüm gökyüzü ve beni hiç serinletmese bile ağacın dallarını hafif hafif kıpırtadan rüzgara gözüm takıldı. Sonra kendi nefeslerimi fark edince, ah dedim ağaçların nefesleri gibi….

Bir süre sonra o geldi. Uzun zamandır görmediğim ama çok sevdiğim kız arkadaşım. Çok uzun sarıldık sonra nasılsın diye sordum. Ağlamaya başladı usul usul. Bu hissin nasıl bir şey olduğunu öyle güzel biliyordum ki.. Nasılsın diye sorduklarında ben de az ağlamadım. Hatta ağlamamı durdurmak için parmağımı ısırdığımı hatırlıyorum telefonda hatırımı soran bir arkadaşıma.. O zamanlar öğrendim, ağlayan birine ağlama dememeyi! Aileden, toplumdan öğrendik hislerimizi göstermemeyi, hatta neredeyse duygusuz olmayı.. Gülme, ağlama…  Gülersen seni basit olduğunu düşünürler, ağlarsan  da sulu göz olduğunu düşünürler.. Hep bir şeyler düşünen kocaman bir kalabalık var, nerede olduğunu bilmediğimiz, kocaman bir kalabalık! Nasıl olacak? Hissetmeden nasıl yaşarız ki? Gelen her zaman hoşumuza gitmeyecek, zaten hoşumuza gitmediği için direnç gösterdiğimiz için en çok yanmıyor mu canımız?

Geçen ben tatildeyken dersimi çok sevdiğim bir arkadaşım verdi. Sonra öğrendim ki, derslerimin yerlerini karıştırmış, ah geç kalacak, ama nasıl olacak diye deniz kenarında gelmeye başladı bir şeyler bana.. Sonra durdum yapabileceğim şeyleri düşündüm, hiçbir şey! Şükür arkadaşım evden erken çıkmış, derse yetiştiğini söyledi. İçim rahatladı, ama derse yetişemeseydi de yapabileceğim birkaç telefon konuşmasından başka bir şey değildi. Elimden gelenin en iyisini yapsam da bir yere kadar uzanabiliyor kolum, daha uzun olması yaşamın doğasına aykırı!

Çok sevdiğim 7 senelik bir arkadaşım var. Bir akşam haydi kahve içelim dedim. Özde dedi, ben çok yorgunum, evden çıkamayacağım. Peki, dedim. Ama ben kahve içmek istiyordum, o ise istemiyordu! 7 senelik arkadaşımla istediğimi yapmıyor diye kavga mı edeyim? Eskiden olsa bir sürü anlamlar çıkartırdım. Şimdi biliyorum ki, her zaman her şey istediğim gibi olamaz ve hiçbir şey de benim kontrolümde değil. Böyle olunca başka bir yerden iletişim kurmaya başlıyorsun insanlarla. Ver gerçekten samimi olursan o kahveyi içmek istemediğin için kimse suçlamıyor, sen de kendini suçlamıyorsun. Peki ama nasıl? HİÇBİR ŞEYİ BİREYSEL ALMAYARAK! Hoşuna gitmeyen bir durum olduğunda da ya da canını yakan sözler duyduğunda bile kalbini açmaya devam etmek..Kalbini açmak ile demek istediğim şey; hissettiklerini, suçlamadan tüm samimiyetinle anlatmaya gönüllü olmak.

Hepimiz mutlu olmak istiyoruz, o hiç sevmediğin yan komşun, iş arkadaşın dahil! Hepimiz mutlu olmak istiyoruz! Kafalarımız da öyle karışık ki seçeceğimiz yollar ile ilgili mutsuzuz ve insanları kendi mutsuzluğuna çekmek öyle kolay ki…Sana öfkeyle bağıran birine katılıp bağırmak öyle kolay ki mesela.. İki sene önce çok eski bir arkadaşım bana ”tek bildiğin iki elinin üstüne çıkmak” demişti.  Çok kırılmıştım, benim çocukluk halimi bilen birinden bunları duyduğum için. Bağırıp durabildim, çünkü bitmeyen suçlamalara başlamıştı. Sağlıklı bir iletişim kurmamızın artık imkansız olduğunu keşfedince üzgünüm senin için deyip, sustum. Ne yaşadığını bilmiyorum o dönem, benimle ilgili olmadığını bilsem de canım acıdığını hatırlıyorum ama şuna eminim ki, saatlerce konuşsam enerjimi aşağıya çekebilirdi, onun yerine sukunetle PEKİ dedim ve rüzgarın esip geçmesine izin verdim! Çünkü onun için yapabileceğim hiçbir şey yoktu!

Geçen hafta yakın bir arkadaşımla kahve içip, onun bilgisayarda işlerini hallederken onun bir arkadaşı geldi. Sürekli sigara içen ve her şey hakkında negatif olan biri vardı karşımda. Ağzımı açacak halim kalmadı ve sessizleştim, kalkıp gitmek istedim ama arkadaşımla işimiz var diye gidemedim de .. Neyse sonra o kalktı gitti cafe’den. Arkadaşım bana dedi ki: ‘Özde seni 7 senedir tanıyorum, hiç bu kadar soğuk görmedim seni!” Evet, bilen bilir beni, ama herkesi de sevmek zorunda değilim. İçerisi Özde kalk dedikçe ve ben kendi bedenimi o sandalyenin üstüne yapıştırdıkça başım ağrımaya başladı. Biraz daha kalkmasaydı sanırım ben kalkacaktım. Şunu demek istiyorum, hiçbir şeyi bireysel alma ama ne hissettiğini de fark et! O kızdan hoşlanmamam neyle ilgili bilmiyorum ama tek bildiğim bana iyi gelmediği oldu. İnat edip, onun sevecek bir yanını bulmak zorunda değilim ve biliyorum ki hepimiz kendi evimizin çöplüğünden sorumluyuz! Oradan kalkıp gitseydim de, onun hissettiklerini benim sorumluluğum olmayacaktı! Büyümek dediğimiz şey, hissettiklerinin sorumluğunu almak demek biraz da..Senin acından, mutsuzluğundan senden başka kimse sorumlu değil demek!

Acaba böyle yaparsam beni yanlış anlar mı diye kendini kocaman rüzgarların içine atmak yerine konuş, anlat, iletişim kur ama şunu da unutma senin gibi onun da kocaman bir geçmişi, bir hikayesi var ama sen hissettiklerini anlamaya ve anlatmaya gönüllü olursan kalbin genişlemeye başlayacaktır. Mış gibi yapma hiçbir şeyi ama Oya ile yemek yemezsem bozulur deme! İstemiyorsan gitme, oraya gidip oradaymış rolü yapma!Hislerin her an değişiyor, mevsimler gibi ve hep sana yolunu hatırlatıyor ama sen dinlemezsen hiçbir anlamı yok!

DİNLE ve ONUN SORUMLULUĞUNU AL!!

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s