Birkaç hafta önce bir süredir eğitimlerine ve derslerine katıldığım bana matın üstüne ne olursa olsun çıkaracak ilhamı veren hocamı uğurladık.
Zeynep Çelenle Yoga Hocalığın Temelleri’nin 3. döneminde 4 asistan biriydim, baharda döneminde yaptığımız ilk toplantımızı hatırlıyorum dördümüz de ne kadar mutluyduk, sevdiğimiz hocamızla birlikte çalışma, öğrenme şansımız olduğu için…Ve o mutluluk hiç bitmedi, ağustos ayında bizi bekleyen 9 günlük inziva var çok heyecanlıyım 🙂
3. döneminin pazar günü eğitimi bittikten sonra Zeynep Hocadan temel eğitimi almış olan arkadaşlarımla hocamıza sürpriz yaptık ve eğitimden sonra herkes o sınıfa geldi. Mutluluk, şaşkınlık.. Bir oda dolusu mutlu gözler… Sonra bir çember yaptık ve hep birlikte sohbet ettik. Vedalar çok üzücü, zor ama dünyanın en güzel şeyi sevmek.. Ah iyi ki demek, iyi ki gelmişim, iyi ki buradayım, iyi ki bu çemberin parçasıyım.. İşte o zaman sevgi büyüyor, taşıyor, her şeye yayılıyor. Vedanın o hüzünlü havası yerine, kalpten kalbe kurduğun o görünmeyen bağın gücünü kavrıyorsun ve gerçek sevginin tam olarak ne olduğunu…
Kendi temel eğitimin yoga hocalık inzivasında son ayrılma öncesi yaptığımız çemberde ağlamaya başladığımızı hatırlıyorum. Sanki burası benim sihirli ve korunaklı dünyamdı, hiçbirimiz bu çemberden ayrılmak istemiyorduk, çemberden ayrıldık evet ama çember o zamandan bu zamana hala canlı, hala büyülü ve çemberi oluşturan herkesin birbiriyle arasında hala çok güçlü bir bağ var.
Ve hiçbirimiz bilmiyorduk, hele eğitimin ilk günlerini düşünürsek imkansız derdim ama değişti, herkesin keşif yolculuğu farklıydı, keşfettikleri, yaraları, hikayeleri, bildikleri, bilmedikleri ama aynı olan hepimizin bir yolu vardı.
Neyin, nasıl olacağı hakkında hiçbir fikrin yok, sadece iyi niyetlerin var güzel olsun diye..
Birkaç gün önce taşıtlar için kırmızı yanarken, karşıdan karşıya geçmeye çalışıyordum ki, bir araba tam önümde frene bastı. Saliselik bir andı, sanırım gidiyorum dediğim bir an ama gitmedim şoförün o frene tam zamanında basması ile hayattayım şu an, yoksa kim bilir nerede olacaktım bilmiyorum. Sabah evden çıkarken aklımda böyle bir olasılığın olma ihtimali bile yoktu, hiçbir fikrim yoktu…BİLMİYORDUM ve hala da bu yazıyı yazıyı yazıp buradan çıktıktan sonra neler olacağını bilmiyorum ve ne kadar bilmek istersem isteyim BİLEMEYECEĞİM..
Karşımda kocaman deniz.. Güneş cildimi yakıyor, kuşlar deniz kenarında birbirlerine oyunlar yapıyor ve kulağımda bana eşlik eden müzik ve bilinmezliklerle dolu güvenmeyi seçtiğim kocaman yaşam..
Tependeki güneşin yerine yağmurun yağmasını isteyip durmaktan vazgeçtiğin anda gökyüzünün yağmur kadar güneşe de ihtiyacı olduğunu anlıyorsun.
Geçenlerde telefonumun şarjı yine (bu aralar sevgili MR. Lerry beni sürekli yarı yolda bırakıyor!) bitme durumundayken bir arkadaşımla bir saate buluşalım diye anlaştık, sonra benim telefonumun şarjı bitti, kıza bulunduğum yeri söyleyebilmek için baya uğraştım, ama tüm çabalarım sonuçsuz kaldı ve sonunda bıraktım, telefonumu kapattım ve yolda yürümeye başladım. Eve gittiğimde durumu anlattım yapabileceğin her şeyi yapmışsın, bir daha dolu şarjlarla buluşuruz dedi.
……………………………………………………………………………
Gecen gün taksiye bindim, elimde mat çantam, çantam, kahvem olabildiğince hızlı olmaya çalışırken şoföre de gitmek istediğim yolu anlatmaya çalışıyorum ama adam anlamamakta bir süre direndi ben de hafif sinirlenmeye basladığımı hissettim, sonra kapanan yola laf etmeye başladı, ben yine gerildim, sonra benle konuşmak için sorular sormaya başladı, ben tek kelime ile cevap verirken bir anda 3 çocuğu olduğunu esini yeni toprağa verdiğini söyledi. Zaten gelmem gereken yere gelmiştim, söyleyeceğim hiçbir şey adamın acısını hafifletmeyecekti, başın sağolsun dedim ve taksiden indim ama boğazıma bir düğüm takıldı, hiçbir fikrim yoktu o adamın hikayesi ile ilgili, bilmem de gerekmiyordu, bilemezdim de herkese anlayış da göstermek zorunda değildim ama herkesin bilmediğimiz bir hikayesi vardi iste..Ve aslında olan hiçbir şey bizle de ilgili değildi, biz öyle hissediyorduk çünkü bizim de arkada kendi hikayemiz gösterimdeydi.. Kendi hikayenin gösterimini fark ettiğinde, başkalarının da sinema gösterileri olduğunu içeride anlayabiliyordu insan..
Bu taksici için bazıları para istiyor dedi, bazıları başka şey dedi ama bence en önemli nokta onun hikayesini en başta bilmediğim gibi, onun hikayesinin doğruluk derecesini de bilmiyor olmamdı. İşin aslı bence bilmem de gerekmiyordu, zaten şu kocaman yaşamda tek bildiğin ve emin olduğun şey kendi hislerin değil mi? O zaman ” doğru mu?, öyle mi, değil mi?” …. o hisler sana zaten söyleyecektir ve hep söylüyordur neler olduğunu ve aslında neler olmadığını…
O efsane karşıdaki gibi kalbini dinle, en başından beri hep biliyorsun zaten.. Sadece çok ses var ve çok korkuyoruz. Fırından hepimizin aynı şekilde çıkması gerekmiyor, kimse gibi olmak zorunda değilsin, sadece kalbini titreten şeylere doğru adım at, gerisini de o bilmediğin yaşama bırak..