Bardağı boşalt!

Cold water being poured into a glass.

Geçen hafta sonu İstanbul’un gün boyu üstümde bıraktığı etkiyi hafifletmek için, akşam eve geldiğimde uzanmak dinlemek ve birkaç işimi halletmek istiyordum ama kafamdaki plan gibi gitmedi hayat! Eve geldikten birkaç saat sonra midemde garip bir ağrı başladı. Ağrının nasıl başladığını, nerede bittiğini gözlemlemeye başladım. Bir şeylerin doğru olmadığın farkındaydım ama neyin yanlış olduğunu kestiremiyordum. Bir süre sonra da ağrı o kadar belirginleşti ki, kendimi tuvalete attım! Önce anüsten, sonra da ağızdan bedenim boşaltabileceği kadar her şeyi atıyordu! Bir noktadan sonra daha fazla boşaltması mümkün olmadığında durdu ama bedenim cidden çok yorulmuştu.

Bedenim kendini sağlıklı ve iyi tutabilmek için, içeride her ne yaşıyorsa, kendine alan ve boşluk yaratmaya çalışıyordu, bunu yaparken ben yorgun düşüyordum ama bedenin çalışma mekanizmasına aşık olmuştum.

Şimdi tüm bunları neden yazıyorum. Bedenimin titremesi geçtikten sonra fark ettim ki, hayatta da aynen böyle oluyor. Bir şeyleri içimizde tuttuğumuzda o kadar ağır oluyor ki, ruhumuz artık taşıyamayacağını hissettiğinde içeride hissedilen acı çok büyük oluyor. Ah, bir de bırakma anı var ki, o daha zor ama hepsi bitince sana kalan kocaman huzurlu bir boşluk hissi oluyor.

Bu aralar yeniden fark ediyorum ki, boşluk öyle önemli ki..Su içerken bardağı nasıl kavrıyorsun? Sımsıkı mı, yoksa parmaklarınla bardak arasında boşluk var mı? İlişkilerinde nasılsın? Sevgilinin, eşinin attığı her adımı bilmek mi istiyorsun? Annenle, babanla ilişkin nasıl? Sevdiğin insanları o kadar çok seviyorsun ki, her şeylerini kontrol etmek mi istiyorsun? İlişki sadece sevgili ile kurulmuyor, ilişki seninle her şey arasında..

Ya da odan, evin nasıl? Hiç kullanmadığın eşyalarını bir gün kullanırım diye dolabında mı saklıyorsun? Ve sonra  da, dolabında hiç yer olmadığını söylüyorsun? Alan açmaya önce evinden başla, giymediğin kıyafetlerini bir yere ayır ki, yenileri için alanların olsun. Basit şeylerle başla önce, merdivenin hemen en üst basamağına çıkmıyorsun değil mi? Basit şeylerle başla ki, zamanı geldiğinde o basit şeyler, zor yollarda yakıtın olsun. 

 Çok sevdiğin bir arkadaşın arıyor seninle görüşmek istiyor ama sen istemiyorsan bunu söyleyebilirsin! Ama ya kırılırsa, ama onu üzersem deme sakın dostum! Varken yok olmak, en kötüsü! Anneni, sevgilini, kardeşini, arkadaşını çok seviyor olman onların her aradığında onlarla görüşeceksin demek değil ki, ama aynı şey senin için de geçerli. Sürekli o bardağı ya kırılırsa, ya üzülürse diye doldurup durursan, bir gün öyle bir yerde kırarsın ki, gözün gibi baktığın bardağı bir daha yapıştıramazsın bile. O yüzden gerçekten o bardağı seviyorsan, doldurma gayretinden bir vazgeçsene! Neden sürekli doldurmak istiyorsun? Bir adım geri gel, bardağın özünde doluluk olduğu gibi, boşluk da var. Ve o boşluk öyle önemli ki.. Biliyor musu,  cavitas adı verilen ön bedeninde ve arka bedeninde boşluklar var ama  kendi hayatında uygulamaya geldiğinde boşluklar, alan yaratmalar, kulağa yabancı kelimeler gibi geliyor. Büyük Bilinç’nın tasarımladığı boşluğu, biz insanların kendi hayatlarımızda deneyimlememiz zaman alıyor.

Geçen yine o sevdiğim deli hatun arkadaşımla buluşacaktım ama o Asya Yakası’nda, ben de Avrupa Yakası’nda buluşmak istiyordum. İkimizinde bu istekleri için geçerli nedenleri vardı ve buluşmadık ama samimiyetimiz öyle tatlıydı ki, içimi ısıttı. Eskiden olsa ne çok alınırdım. Oysa açık bir şekilde net olarak hissettiğini söylediğinde kimse sana kızmıyor, gücenmiyor! Biliyor musun aranızdaki ilişki güçleniyor

Eskiden kimse kırılmasın, gücenmesin diye susmayı tercih ederdim. Kendinle çalışmaya, kendini tanımaya dair bir yolculuğa başladığında anlıyorsun ki, samimi ve dürüstçe kendi hislerinden bahsettiğinde zaten kırılma diye bir şey olmuyor. Evet canın yanıyor, çünkü sen olayların o şekilde olmasını istemiyorsun. Seneler önce çok eski bir arkadaşım gözlerim içine bakarak ağlayarak bir şeyler bitiyor gibi geliyor bana demişti.  Evet, kırılmıştım ama dürüstlüğü ve açıklığı öyle iyi gelmişti ki… Ah bir de bazı şeyleri içine attıkça karşındaki insana karşı dolma halleri var, işte o hallerde boşluk kalmıyor, bardak taşıp duruyor!

Her zaman o bardağı dolduramayacaksın Bazen de boş kalması gerekecek. Doluluğuna verdiğin sabrı ve kabulü o boşluğa da vermeyi deneyimledikçe, bir alan açmaya başlıyorsun.  Anlıyorsun ki; ne boş olmak zorunda, ne de dolu. Değişiyor. .İzin ver bardak, sen sızlandığın için değil de, zamanı geldiğinde kendiliğinden dolsun. Ve dolduğunda bileceksin ki, o bardak boşalmak zorunda kalacak yeniden dolmak için…

Senin bardağın ne durumda peki?

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s