Yeni sene pek de kolay başlamadı, ”nasıl olur”, ”olabilir mi ki” benzeri deli gibi sorular yürekleri hoplattı ve sanki bizde oraya buraya karınca yuvaları gibi dağılmaya başladık. Sana dürüst olayım mı? Hemen öyle çok gitmek istedim ki.. Ne bırakabildiğim, ne de onunla mutlu olabildiğim bir sevgili gibi İstanbul..Gidelim demek kolay da, giden gerçekten gidebiliyor mu orası kocaman bir soru işareti! Ama bir kere içeriye acaba gitsek mi ya da daha kötüsü olur mu diye kuşkular girmeye başladığında, odandaki güneş batıyor demektir! Karanlık gelmeye başladığında ben sessizleşiyorum. Mümkünse konuşmuyorum, zaten canım pek de bir şey yapmak istemiyor. Kendi içimdeki o karanlık hallerimi keşfetmeye çalışıyorum ama kendi karanlığıma başkalarını dahil etmiyorum. Burası çok önemli: SENİN KARANLIĞIN, BAŞKASININ DEĞİL! Hepimiz insanız ve hepimizin karanlık tarafları var. O çok sevdiğin kişinin bile ve o hiç sevmediğin onun bile evet ışık yanı var! Farkındasın değil mi? Bir gün içinde ne hemen güneş doğuyor ne de batıyor! Ağır ağır doğuyor güneş ve ağır ağır batıyor. Güneş; ne doğmak, ne batmak için koşturuyor. Güneş, gece olduğunda kendi sırasını biliyor.
Biz insanların; doğanın çok rahat yapabildiği geçişleri yapabilmemiz ise uzun çok uzun zaman alıyor! İyi hisler gelince şahane, kötü hisler gelince hayır olmaması lazım! Ama ama sen yoga yapıyorsun neden sinirleniyorsun? Neden kıskançsın? Vb bunun gibi nerede karanlık duygu belirse hemen aynı soru geliyor! Yoga’nın özü tamamen hissetmen, kendi hislerini tanıman ve izin vermen üzerine kurulu. Çünkü zamanı geldiğinde; iyi hallerine alan açabildiğin gibi karanlık hallerini de alan açmayı ve hatta kucaklayabilmeyi öğretiyor. Bu demek değil ki, kıskanıyor musun git kavga çıkar! Hayır, sadece bunu hissedebilmek için alan aç kendine! Öyle önemli ki o alan… Sonra mı, yeniden bak, tepkin gerçekten neye, kime?
Hayatımın çok uzun bir döneminde özellikle ikili ilişkilerde kıskanç olmadığımı düşünürdüm ama seneler sonra fark ettim ki, sadece öyle olması lazım diye düşündüğüm için o ‘karanlık’ hallerimi bastırıp durmuşum ya da ilgi ve beğenilme açlığım o kadar fazlaymış ki, kendi içimdeki boşluğu ‘çok güzelsin’ vb cümleleriyle kapatabileceğimi sanmışım. Oysa bendeki boşluğu, benim dışımda kimse kapatamayacağını ve eğer gerçekten onu kapatmak istiyorsam da, o boşluğu da kucaklamayı öğrenmem gerektiğini seneler sonra öğrendim. Bundan birkaç ay önce bir gece deli gibi ağlama krizine girdim. Öyle ki, birileri iki güzel cümle söylese hemen toparlayacak ve karanlığı dağıtmama yardım edeceklerdi, zordu ama o güzel cümleleri duymak için özellikle kimseyi aramadım, sessizce izledim kendi karanlığımı ve sonra sabah oldu. Bu demek değildi geçti gitti! Karanlığın hareketi bu, zaman zaman gelmek ve sana senin hakkında hiç bilmediğin yanlarını göstermek.
Eğer ışığın yolunu bulabilirsen her karanlıktan çıktığında biraz daha güçleniyorsun ama bu bitmeyen bir döngü.. Tıpkı gece ve gündüz gibi.
Hayatında hiç duygusal olarak sallanmadın mı? Ben sallanıyorum. Biliyor musun gün içinde bile çok değişiyor. Bazen öfkeleniyorum, bazen korkuyorum, bazen canım yanıyor, bazen mutlu oluyorum. Ah, evet mevsimler gibi, her şey var burada.. Biz sanıyoruz ki; dalga, okyanustan ayrı.. Kötü bir şey olduğunda ve bizi sallanmaya başladığında sanıyoruz ki, bu okyanus’tan gelmiyor! Hayır dostum, dalgada, okyanus’a ait, sadece biz yaşarken ayırmayı çok sevdiğimiz için iyi hisler ve kötü hisler diye ayırmayı seviyoruz. Oysa hepsi okyanustan geliyor ve eninde ya da sonunda kıyıya vuracak.
Hem İstanbul’a, hem de bize öyle güzel geldi ki kar. Şunu biliyorum hem kendi küçük dünyalarımızda, hem de kolektif olarak daha çok karanlıklar yaşayacağız. O yüzden önce kendi karanlıklarımıza alan açıp, kabul edebilirsek, kolektif olarak yaşadığımız karanlık günlerde de ayakta durmayı öğrenebiliriz.
Her şey tepetaklak olmaya başladığında, insan ne yapacağını şaşırmaya başlıyor.. Sokağa çıkmak bile korkutuyor, her köşeden bir ucube çıkma ihtimaline karşı senaryolar yazıyor, sonra da yazdığımız senaryoları oynuyoruz! Kabul edelim önce bir bok bildiğimiz yok, yarın ne getirecek, neler götürecek bilen var mı? Ama her sabah güneş doğuyor.. Ah, evet yaralarımız artıyor. O yüzden artık daha çok birlikte paylaşmalara ve inatla sevmeye, akışa güvenmeye ihtiyacımız var.. Sarılmalarını uzun tut, küskünlükleri bitir, yarın kimseye vaad edilmedi ki unuttun mu?