Ağrı

 

3856170563_eaa6f46257

Hiç bilmediğin, tatmadığın bir tadı nasıl bilebilirsin? Ya da bilebilir misin? Hayatında hiç vanilyalı dondurma yememiş biri, onun nasıl bir şey olduğunu nasıl anlayabilir ki? Düşünsene hayatında senelerdir vanilyalı dondurma yiyen biri, dondurmanın nasıl bir şey olduğunu bile bilmeyen birine bunu nasıl anlatır? Ya da anlatsa bile karşısındaki bunu nasıl anlar? Hayatı kavrama ve anlama yetimizi aslında bildiklerimiz oluşturuyor. Bildiğimizi sandığımız ‘gerçekliklerle’ bilmediklerimizi tamamlamaya çalışıyoruz. Oysa gerçek şu ki, dondurmanın nasıl bir şey olduğunu onu tatmadan bilemeyeceğimiz.. 

Geçen haftaya çok kötü bir ağrı ile başladım. Hayatımda böyle bir ağrıyı deneyimlememiştim ve başta bedenimde hangi bölgenin ağrıdığını çıkaramadım. Bedenimde bir yerden çok ciddi bir ağrı gittikçe belirginleşirken, bir süre sonra ağrının midemden geldiğini anladım. Hayatımda hiç mide ağrısı yaşamamış biriydim. Midem ağrıyor dediklerinde ağrının bu kadar şiddetli ve yorucu olabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Eminim mide ağrısı çekmemiş biri de şimdi bu ağrının ne kadar şiddetli olabilir ki diye düşünebilir. Ağrıyı deneyimlemek diye de bir şey varmış, bunu yeni öğreniyordum.

Ağrılı zor bir hafta geçirdim. Ağrı bazı geceler beni uyandırıp, saatlerce uyutmadı. Günlük eylemler; yolda yürümek, yemek yemek dünyanın en zor eylemleri olmaya başladı. Öyle ki, bazı anlar hiç gitmeyecek diye düşünmeye başladım. Bu ağrı ile yoga derslerimi de vermeye devam ettim ama dersleri nasıl verdim hiçbir fikrim yok. Anlamadığım bir güç geldi, sanki  o süre boyunca yardım etti. Bazı derslerimi oturarak yerimden hiç kalkmadan verdim 🙂 Durumu kendi ufacık dünyamda çözemediğimi anladığımda, doktora gittim. Doktora gitme anımda çok özel! Dersten çıkmışım, halen ağrım var taksi bulmaya çalışıyorum. Bir taksici durdu, nereye gideceğimi sordu. Taksici şöyle dedi:  ”Söyleyeceğin yer çok uzak olsa bile değişim saati, gidemem.”  Ben  birçok söylemek istedim ama ağzımdan ‘peki’ diye bir cevap çıktı. Taksici dedi ki: ‘Abla, haydi bin!’ Ben, başta anlamadım ama adam benim ‘peki’ kelimesini söylerken kullandığım mimiklerin kalbini incittiğini söyledi. Şimdi taksici altı üstü diyeceksin ama o taksici  gerçekten o an o taksiye binme ihtiyacımı hissettiği için beni aldı.  Bak dostum, perilerden, doğaüstü güçlerden  bahsetmiyorum! O taksici o an gerçekten durumumu hissetmeseydi evet belki bulurdum yeni taksi ama kalbimi bu kadar yumuşatıp, dualar edip, biraz daha kalbimi açmama vesile olamazdı! Çok basit, farkındasın değil mi?

Doktor, ciddi bir şey olmadığını dinlemem gerektiğini söylerken ilaçlar verdi. Ve bir süre yeme ve içme alışkanlığımı değiştirmek gerektiğini söyledi. Beni bilen bilir, kahve delisiyim. Bu kahve delisi 5 gündür kahve içmiyor! Değiştiremem, olmazsa olmaz dediğin alışkanlıkların bile nasıl da o an içinde göreceli olduğunu anlıyor insan. İşin aslı, her şey o anın içinde ama o anın dışına çıkıp, çemberi kırdığında her şey mümkün! Olmazsa olmaz dediğin alışkanlıkların da aslında kaybolmuyor, sadece toz olup, havaya karışıyor. Biliyorum özlemlerin, sevdiklerin ya da o bırakamam’lar böyle değil diyorsun! Bunları nasıl kahve ile ölçebilirim? Merak etme dostum, biliyorum! Bu kelimeler buraya dökülene kadar bol bol o yollardan ben de geçtim.

İşin özü aslında hep aynı..

Kahveye olan aşkımı biliyorum ama şu an kahve içersem zaten güçsüz ve hassas olan midem yeniden deli gibi ağrımaya başlayacak. O yüzden kendimi daha çok seviyorum ve kendimi seçiyorum! Kahvenin yerine bir şeyi koymaya da çalışmıyorum. Geçen gün Starsbuck’tan kahve yerine soda aldım! Kahve kokusunu içime çektim, etrafta kahve içenlere baktım ama soda aldım! İnatlaşmıyorum, kimse bana yasak da koymadı halen özgür iradem var ama bana şu an iyi gelmeyen bir şeyi de kendime oldurmaya çalışmıyorum. Özneleri değiştirdiğinde fark edeceksin ki, aslında hepimizin hayatında bunun gibi sahneler yaşanıyor! Basit şeylerle başlarsan, yol zorlaştığında kolay şeyler sana ışık verecektir.

Ağrının o şiddetli en uç halleri bitince, bu sefer bedensel bir yorgunluk hissetmeye başladım. Baktığında ağrım azalmıştı ama şiddetli ağrım varken bile bu kadar yorgun ve bitkin hissetmiyordum kendimi. Sonradan düşünmeye başladım. Fiziksel ve duygusal dünyadaki ağrılar  o kadar birbirine benziyor ki.. Duygusal dalgalanmalar bitmeye yüz tuttuğunda da aynı yorgunluk belirmez mi? Duygusal ağrıları da yaşarken, hiç geçmeyecek, gitmeyecek gibi olmaz mı? Ama her şey geçer, gider, değişir! Doğanın en birinci kanunudur değişim.

Önemli olan fiziksel ya da duygusal ağrılar içindeyken verdiğin tepkiler.. O ağrıyı hissetmek yerine kendini kimle, nelerle uyuşturduğun? 10 sene önce daha kötü ve şiddetli ağrılar içindeyken kendimi, ilgi ile uyuşturuyordum. Aynısı duygusal ağrı çektiğim zaman da yaptığım bir eğilimdi. Acıyı hissetmemek için orayı yok sayıyordum. Ve aynı yaram sürekli kanayıp duruyordu ve ben de neden iyileşmiyor, neden aynı şeyler olup duruyor diye kendimle köşe kaçmaca oynuyordum. Hissetmenin, tüm halleri kapsadığını seneler sonra öğrendim.

O yüzden haklısın, fiziksel ve duygusal ağrı çok yorucu ama bir yandan da çok öğretici. Çünkü her şey olup bittikten sonra anlıyorsun ki, ağrı çok şey öğretiyor. Ağrı içindeyken verdiğin tepkiler de değişiyor. Normalde çok tatlı bir köpek olduğunda gülümserim, severim ama ağrı içindeyken fark ettim ki tahammülüm azalıyor. Ve azalan tahammülümü dikkatli harcama eğiliminde oluyorum.

Ne demek istiyorum? Buz dolabında çok güzel yemek var. O gün çok mutlusun, eve geliyorsun o yemeği  yapıp yanına şarap açıp, afiyetle mutlulukla yiyorsun. Aradan bir ay geçiyor, yine buzdolabında o gün beğendiğin o yemek  var ama o gün sevgilinle kavga ettin, belki ayrıldın, belki ailenle tartıştın, belki  işten atıldın? Her ne yaşadıysan eve gelip aynı yemek  ve aynı şarabı gördüğünde bu sefer tepkin boş boş bakmak oluyor! Belki yemeği  yapmak yerine, üzüntü ile o şarabı açmayı tercih ediyorsun ya da sadece oturup ağlıyorsun. Demek istediğim verdiğimiz tepkiler tamamen o ana  özel oluyor ve aslında olay ne şarapta, ne de  yemekte.. Sadece içeride… 

O yüzden bir şeylere, birilerine tepki verirken o tepkinin ana kaynağın ne olduğunu bilmekten sorumluyuz! Ve şu an ağrım var, iyi değilim demek bile fazlasıyla yeterli ve mış gibi yapmalardan kurtarıyor seni.

Ne dersin demeye değmez mi? 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s