
Doğum – ölüm, gece- gündüz, yaz – kış, iyi – kötü .. İnsanın algısı gereği her şeyi zıtlıklarıyla var ediyor, zıtlıklar ‘kötü’ değil aslında insan algımıza göre ‘ kötü’. Çünkü kötüyü ancak ‘ iyi’ ile algılayabiliyoruz.
Oysa şu an’ın ışığı tüm zıtlıkları kendi içinde eritiyor ama yaşarken deneyimden deneyime yol alırken, biliyorum ki hiç öyle olmuyor. Deneyimin vahşiliği tüm ruhumuzu vururken ‘şimdi’nin ışığı’ modern dünyanın saçma sapan anlamsız bir kelimesine bile dönebiliyor.
Her ne oluyorsa, ne hissediyorsan o kalbin içinde hiçbir sorun yok…Hepsi O’nun ışığına dahil, ışığa dahil olmaya bile çalışmana gerek yok, ışık zaten kapsayıcılığı ile her şeyi sarıyor.
Gölgeyi var eden, ışığın yokluğu değil, ışığın kendisi…
Merak etme…
Koşturma, anlamaya bile çalışma,
Yavaşla, karanlığını sevmeye bile çalışma, kucaklamaya bile çalışma Sadece yağmur damlaları gibi üzerinden geçmesine izin ver, akmasına izin ver,
Sonra vakti geldiğinde göreceksin karanlık, zaten dahil olmuş Işığı’ın kapsayıcılığına.
Ve o zaman anlayacaksın ölüm’de doğum’un parçası, kış da yazın da parçası.. Hepsi Bir’den gelen var oluş halleri ve hepsi ikinci el zihnin etiketlerindenuzakta Şimdi’nin Işığı’nın sonsuz sevgisiyle sarmalanıyor.
Doğum, ancak ölüm’den geçerek oluyor. Ölüm’ün o kasvetli, keder dolu alanından geçmeden aslında doğumun da ölümün de olmadığını idrak edemiyor insan.
Ölmüş hayatınızda ne varsa solmuş ilişkiler, vadesi dolmuş işler, kayıplar ….. orasından burasından çekiştirmeden tam orada kederin tam içinde olabildiği kadar kalarak, dram yaratamadan kalın. Bırakın darmadağın etsin, bırakın altınızdaki topraklar gitsin, bırakın dağılsın.
Söz veriyorum tam oraya açıldıkça kederin ve acının ölümün tam ortasında doğumu da görmeye başlaycaksınız.
İşte hem ölümün kasvetli haline de, doğumun coşkulu haline de bir anne gibi kucak açarak sardığınız o yerde aslında derin bir düzlemde ne ölümün, ne de doğumun olmadığını idrak edeceksiniz.
Sadece ışığın sonsuz sevgisi, şimdi ve burada…