2015 bitmeden yeni bir şeyler karalamış olmak istiyordum, ama bir türlü bitmeyen koşturmalar yüzünden olmadı. Demek ki böyle olması gerekiyormuş.
2015.. Benim için kolay bir sene olmadı her açıdan ama aynı zamanda da iyi bir öğretmen oldu. 2015 senesinin başına iş dünyası ile olan ilişkimi tamamen keserek başladım. Sürekli planlar kuran ve A,B, C planları üreten zihnimin bu sefer hiçbir planı olmadan öylece atlamıştım suya ve ucunda boğulmak bile vardı. Bilmemek ne kadar korkutucu olsa da bilmemeye güvendim. Bir anda atlıyorsun evet ama bir filmin çekimin arka planı gibi hummalı kocaman bir çalışma var öncesinde. Sen sadece filmin beyaz perdeye yansıyan kısmını görüyorsun, oysa o filme oraya gelene kadar neler oldu, nasıl yazıldı, kurgulandı? Aynısı benim işi bırakma kararım için de geçerliydi. Aslında her şey için geçerli, bir anda oluyormuş gibi geliyor evet bir anda oluyor ve hayır bir anda olmuyor tam da bu yüzden!
2014’ün ortalarında işi bırakmayı denemiştim. İstediğim gibi bazı şeyler olmadığı işe geri dönmek zorunda kalmıştım ama o zaman anladım: Bazı yollarda birkaç kez yürümem gerektiğini, bazı yolların dönüşe kapalı olduğunu ama bazı yollar da geri dönüşler olduğunu ve bunun pes ediyorum demek olmadığını ve belki de en en önemlisi yola güvenmenin elzem olduğunu…
2015’in başlarında full time yoga eğitmeni olarak çalışmaya başladım farklı spor merkezlerinde.. The One Fulya Teras, hayatımın en zor öğretmenlerinden biri oldu. Hem yönetimi, hem de orada kısa bir süre çalışan fitness müdürü hayatımı zorlaştırmak için ellerinde geleni yaptılar. Her derse gelen öğrenmeye hevesli öğrencilerim vardı ama yönetimi paramı ödemekte zorlanırken bir yandan da hiçbir açıklama yapma gereği bile duymadı. Sabır çeke çeke, sırf yaptığım işe olan sorumluluğumdan oraya gitmeye devam ettim. Sonunda işi bıraktığımı söylemeye gidip, son dersimi verdiğimde, yine başka bir sorumsuzluk örneği ile karşılaşmıştım ama bu kadar mı yoktu insanlık? İşte bile değilim, insan olma, saygı göstermedeyim. Ayaklarım geri geri giderken kendime daha fazla eziyet etmekten orası hakkında konuşup durup, öfkemi büyütmek yerine orayı öylece bıraktım, ve evet içeride param kaldı! Öğrendim ki, sana iyi gelmeyen bir şeyi itip çekerek, istediğin şekli vermeye çalışamazmışsın, çapı o kadar ya bırakacaksın ya da olduğu halini kabul etmeyi öğreneceksin. Bir haberim var: kabul etmeyi öğrenmek zorunda değilsin! İstemediğin hiçbir yerde kalmak zorunda değilsin!
Oradan sonra farklı farklı yerlerde ders vermeye başladım ve yolum H20 Fitness ile kesişti. Birkaç ayın sonunda verilen sözler unutuldu ve The One Fulya Teras’ta ne yaşadıysam aynısı burada da olmaya başladı. İçeride yine param kaldı. Buradaki isimleri özellikle bilerek yazıyorum, insanlar görsün, bilsin diye.. İşi bırakıp ödememi sorduğumda yine aylar sonra alamayınca yine yoluma devam ettim.
Ve yeniden ve yeniden anladım ki; hayat bazı dersleri anlaman için birkaç kez karşına çıkartabiliyormuş. Sana iyi gelmeyen şeyi, birileri ya da bir şeyleri düşündüğünden ittirmek zorunda değilsin.Sana iyi gelmiyor bitti!
Canım Zeynep Çelen hocamla temel eğitim, ileri eğitim ve asistanlık dönemleri hemen hemen arka arkayaydı. Öyle çok şey öğretti ki.. İnsanın gönül bağı ile bağlı olduğu bir hocasının olması, başı sıkıştığında orada olduğunu bilmek öyle güzel bir his ki.. İyi ki ve çok şükür canım hocam ve sangham ❤ Bora Ercan ve İrem Greenfield hocalarımdan da 3 sene önce aldığım başka bir temel eğitim vardı, sağ olsunlar onlar da çok şey öğrenmeme vesile oldular. Fiziksel olarak iyi hissetmediğim bir dönemde iyi hissetme halime aracı olmuştu Bora Hocam, İrem hocam’da içimdeki öğrenme aşkını tetiklemiş neden bu mesleği istediğimi hatırlatmıştı, çılgındı, doğaldı 🙂
Her yolun bir nedeni var, her yol başka bir yola açılmak için açılıyor.
Yazın çocuklarla çalışma fırsatım oldu. Çocuklarla oyunlar oynamanın, yoga yapmanın keyfinin başka türlü olduğunu keşfettim. Onların saf ruhu bana ayna olup, sarıp sarmaladı beni 🙂
Eh, tabi ki aşk, dostluk… Aşk’ın her hali, her durumu, her mutluluk, her gözyaşı.. Hepsine binlerce kez çok şükür. İyi gelmiş gelenler, iyi ki varlar var olanlar. Öğrendim ki; sevmenin her hali çok güzelmiş ne olursa olsun. Bol bol sevgini katmak önemliymiş her şeye. Anladım ki sen hayata ne kadar bonkörce sevgini akıtırsan, o da sana farklı suretler ve durumlarda sevgisini akıyormuş. Ve dostum, hayatın öyle güzel sürprizleri varmış ki ama önce fırtınada ayakta kalmayı öğrenmen lazımmış.
Annem… Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz sürecin hepsi, değişen ruh halleri, korku… Hala bir şey okuduğumda ya da biri şey dediğimde biz de yaşar mıyız diyorum, bize de olur mu? Kalbim sıkışıyor, nefes alamayacak gibi oluyorum. Sonra nefese dönüyorum, yoga’ya dönüyorum, ağaca, kuşa dönüyorum. Kocaman aşk, oluyor hepsi…
Bir şeyler oluyor, ben asla dayanamam, yaşayamam diyorsun sonra hayatın mucizesi başlıyor. Sana öyle bir güç veriyor ki. Su, fırtına da akmaya devam ediyor, güneşli günlerde de.. Su, hep aynı aslında, sadece hava şartları onu farklı gösteriyor ama su değişmiyor!
2015 tüm bildiğimi sandığım taşlarımı yerinden oynatıp, ayaklarımın altındaki yeri çekerken, başta çok efor sarf edip, çok yoruldum ama anladım ki çabam boşuna biraz bırakmak lazım, nereden biliyorsun nereye doğru açılacak yol? Ben de bıraktım ve anladım ki ayağın altındaki o yeri her gün sen inşa ediyormuşsun. Her gün, yeniden ve en baştan.
2015’in öğrettiklerini yazmaya devam edeceğim ama 2016 güzel ol olur mu ?