Sadece hareket var!

 

İstemediğimiz bir şeyleri, zorunda olarak yapmaya daha çocukken başlıyoruz. Çocukken eve misafir geldiğinde, gelen misafiri karşılamam ve öpmem istenirdi. İşin aslı, hiç hoşuma gitmezdi! Neden yapmak zorunda olduğumu anlamadan yanağımı istemeden başkasına uzatırdım. Ailem, misafir kurallarını öğretmek için ya da birileri böyle yabani çocuk olur mu gibi bir cümle kurmasını engellemek için beni zorlayarak ”adam etmeye” çalışırdı! Ama ben ne misafiri kapıda karşılamak, ne de gelen misafiri sıra sıra öpmek istiyordum. Suratımı asarak denileni yapardım ama suratımı asarak yapıyor olmam, kimsenin umurunda olmazdı!

Yaşım büyüdükçe de, istemeyerek yapmam gerekenlerin listesi artmaya başladı. Küçükken öğrenmiştim misafirliğe gittiğimde bana uzatılan çikolatayı almam lazım! Canım yemek istemiyorsa, hayır deme şansım yok! Hayır şu an bunu istemiyorum gibi bir olasılığın bile var olduğundan haberim yoktu! Böyle olunca da sürekli karşındakilerin isteklerine göre kurulan bir yaşamı yaşamaya başladım. Tahmin ediyorsun değil mi? Kendisine neyin iyi geldiğini bilmeyen bir insanın ne yaptığını? 

Evden çıkmadan önce gökyüzüne bakmayı, pencereyi açmayı bilmeyen ve dışarıdaki havanın nasıl olduğunu başka şehirde yaşayanlara sorarak giyinen birinin başına sence ne gelir?  İnsanlara hayır demeyi bilmiyordum. Sanıyordum ki ben hayır bunu yapmayı istemiyorum dersem, çok üzülecekler ve canları yanacak! Ne kadar da değerliyim, o kadar değerliyim ki, benim bir hayır kelimem karşımdakini yerle bir edecek!

Hayır demeyi, Zeynep Çelen’in yoga dersleriyle öğrendim. Her olasılık dahil derdi, hepsi var! Sadece dinle ve izin ver hareket oluşsun! Yani, ben Ayşe ile buluşmak istemiyorsam HAYIR diyebilirim! Yani, ben o çikolatayı yemek istemiyorsam HAYIR diyebilirim. Yeter ki, dinlemek için deniz kabuğuna kulak dayar gibi içeriyi dinlemeye gönüllü olayım! Çünkü gerçekten dinlemeye başladığında özüne ters bir şey yapman da mümkün olmuyor! Aslında o kadar basit ki, basit olduğu için mi uygulamada çuvallıyoruz acaba?

Hayır dersem, istenmeye ve beğenilmeye devam eder miyim? Hayır kelimesini kullanmaktaki en büyük engellimiz de bu değil mi? Sosyal medyanın bu kadar hızlı gelişmesi sayesinde artık birbirimize ulaşmamız daha kolay. Her şey daha hızlı! Artık yolda hiç tanımadığım kişiler, rahatlıkla benle konuşmaya çalışabiliyor.. Eskiden ”Merhaba, sizinle kahve içebilir miyiz, sizinle tanışabilir miyim?” gibi sorular geldiğinde karşımdaki kırmadan  cevap vermenin mümkün olmadığını düşünürdüm. Şimdi rahatlıkla diyebiliyorum, teşekkür ederim ama ben istemiyorum! Ah, biliyor musun nasıl da rahat ediyorum istemiyorum dediğim anda…

Yani ne demek istiyorum biliyor musun? O bana bunu yaptı, ama o böyle dedi, ama o şunu yaptı, babam bana böyle davransaydı, annem daha çok benim yanımda olsaydı gibi suçlamalara, yargılara girmeden önce orada bir nefes al, hiçbir fikrin yok karşındaki insanın dinamikleri ile ilgili! Evet, hepimiz kendi dinamiğimizin hareketini anlamaktan sorumluyuz ama demek değil ki, benim istemediğim şeyi, sen de isteyemeyeceksin! Benim öğrenmem gereken belki hayır demekken belki senin de evet demeyi öğrenmen gerekiyordur! Ama neticede hepimiz bir şekilde okyanusta hareket ettiriliyoruz, hareket etmiyoruz! HAREKET ETTİRİLİYORUZ!

Hepimiz birbirimizden çok farklıyız. Bu cümleyi tuz, karabiber gibi yapıştırıp duruyoruz her şeye ama itiraf edeyim bazen ben anlamını unutuyorum ! Kemik ve kaslarımızın yaptığı açılar nasıl farklı ise ve bu açılar yüzünden nasıl farklı bedene sahipsek hikayelerimiz, acılarımız, hassasiyetimiz de farklı! Yani bu demek oluyor ki, ayni olaya birbirinden farklı milyar tane tepki verip duracağız! Çünkü daha anne rahmine düştüğümüz andan bu yana farklı şekilde etkilenip durduk ve bizi yaşam tam da su an olduğumuz kişiye dönüştürdü! Yani benim hayata tutunma anlayışım, senden farklı! Bu demek değil ki, benim ki doğru! Sadece yaşam beni bu şekle soktu, seni öyle.. Kas ve kemiğe verdiğimiz hassasiyeti neden paketin hepsine veremiyoruz? Bugün fark ettim ki, kas ve kemiklerin nasıl senin bedensel farklılığını sağlıyorsa, yaşam da aynısını yapıyor! Hepimiz kendi özümüzce hareket ediyoruz. Ne yanlış var, ne de doğru.. Sadece hareket var! Kendinin çok doğru yaptığını, diğerlerinin, diğerinin yanlış yaptığını, en iyisini kendinin bildiğini düşündüğün her an hatırlat kendine: sadece hareket var!

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s