Çocukken karar vermek, dünyanın en zor eylemi gibiydi! Yaşım büyüdükçe de bu özelliğim pek değişmedi. En basit seçimlerde bile karar vermemek için çırpınır, sonra bilmiyorum deyip, işin içinden çıkardım!
Biliyor musun, en basit kararları bile veremediğim için sorular zorlaştığında onların altında kaldım. Ve altında kaldığımda da, yaşam karar verdi dedim! Kendimi kandırmak için bulduğum pencere deliğindeki ufacık boşluğu bile kullandım. Bulduğumu sandığım küçük boşluklarda, kayboldum. Ayağımın altındaki toprak kayıyormuş gibi hissettiğim günlerdi. Hatırlıyorum da bir gün çok bildiğim bir karar var eminim, artık o cevabı haykıramadığım için mideme ağrılar giriyor ama ben sessizce oturmayı seçmiştim. Çünkü ölesiye korkuyordum. Yanlış karar vermekten, pişman olmaktan. O yüzden seçmiyordum.
Oysa şimdi fark ediyorum, yanlış karar vermek diye bir şey yok! Senin tek yaptığın bedeninin, ruhunun kendi gerçeğinin tınılarını dışarıya akmasını sağlamak. Nehir gibi akıyorsa, artık dal aramak yerine koy ver kendini suya gitsin! En kötü ne olur? Bir yerlerin incinir, birileri senin hakkında atıp tutar, canın yanar.. Başka? Ama sen artık, Ayşe’nin, Ali’nin değil de, kendi gerçeğinle hareket ettiğin için ortada ne yanlış, ne de doğru var sadece anda akış var!
Benim ailemin de bir sürü konuda benimle ilgili fikri var. Eskiden: ”Özde, Ayşe’ye şöyle yapmış, şöyle olmuş” dediklerinde sanki toprağım sallanmaya geçiyordu. Acaba doğru yerde miyim, acaba doğru mu yapıyorum? Acaba? Neyi fark ettim biliyor musun? Toprağın sallanması kökünle ilgili değil, sen ne kadar toprağa bırakırsan kendini, derinlere kök salabiliyorsun. Ve fırtına geldiğinde, toprak sallanmaya başladığında bu sefer sallanan kökün değil, dalların oluyor. Yani fırtına olacak, yağmur da yağacak, şimşekler de çakacak ama toprağın mı sallandığı, yoksa dallarının mı sallandığı tamamen senin ne kadar kararlılıkla özüne köklenebildğinle ilgili..
Gerçekten kolunu kaldırmak istediğinde, kolunu kaldırmak kaç saniye sürüyor? Kolumu mu kaldırsam, bacağını mı kaldırsam diye karar vermediğinde sinir sisteminin kafası karıştığı için senin gönderdiğin bilgiyi alamıyor! Yani, kararın net olmadığında olan da net olamıyor! Ve aslında sen netleşmediğinde, hayatın netleşmediğini suçlamaya başlıyorsun. Oysa bedenin deli gibi bağırıyor:”bu bana iyi gelmiyor diye” ve sen inatla bunu görmezken gelip, netlik bekliyor olabilir misin?
Tüm kalbimle inandığım bir gerçek var tüm bunlarla beraber o da: ”karar falan vermediğim!” Çok sevdiğim biri vardı. Yollarımız ayrıldığında bana demişti ki:”Bazı kararlar aldık”. Hayır demiştim, karar almadık, böyle olması gerekiyordu, böyle oldu. Ben zamirini kullanıp, karar aldım demek, kocaman yaşamda kendini çok büyük görmek gibi geliyor. O yüzden tek yaptığım bulunduğum durumların bende ne gibi etkiler yarattığını hissetmek ve hissettikten sonra olabildiği kadar o hissin içeriden dışarıya yayılmasına izin vermek.
Yani aslında karar veriyorsun ama bir açıdan da karar falan vermiyorsun eğer gerçekten tam olarak ne istediğinin farkındaysan..
Gecen gün Boğaziçi Üniversitesin’de kahve sırası beklerken deli gibi canim çikolata istiyordu ama bulamadım. Sonra önümde duran çocuk çikolata ister misiniz deyince nasıl da mutlu oldum. Evet, tam su an istediğim deyince hepsini bana vermek istedi yine yüzümde anlamadığım gülümseme 😊 Nisantaşı’nda yeni açılan Starbuck’ta bugün tam canım kahve isterken kahve ikramı yaptılar. Ders verdiğim yerde müzik sistemi olsa diye içimden geçirdikten sonra bir gün sonra sistem kurulmuştu. Öyle küçük şeyler ki ama simdi anlıyorum ki; hayat ben netleştikçe bana veriyor. Suyum bulanıkken aklim karışıkken deli dana gibi koşturduğumda değil de, suyum netleştiğinde hayat diyor ki yanındayım aten ama cidden ne istiyorsun?