Zaman geçiyor

cccc

Zaman, kavramı çok ilginç farkında mısın? Her şeye, her olaya zaman deyip duruyoruz ama zaman bile göreceli ki. Kime göre, neye göre.. Buradaki canlı formları için zaman kavramı ile başka bir gezegendeki canlı formları ile aynı mı? Zaman gerçekten geçiyor mu? Yoksa biz mi geçtiğini sanıyoruz ya da aslında geçen giden biz miyiz?

20’li yaşlarımın başındaydım, tüm 20 yaşlı sorunlu kızlar gibi o zamanlar bana göre ‘kocaman’ olan sorunlarım vardı. Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Bir gün bana: ‘Sen kendini çok güzel sanıyorsun oysa Gamze’nin (ismi hatırlamıyorum evet!) daha çirkinisin’, demişti! Zaman geçti, kocaman büyük büyük sular aktı, dalgalar geçti gitti. HER ŞEY değişti, geçti! Ama hissini hatırlıyorum, tam da o an ne hissettiğimi öyle net hatırlıyorum ki..Ah, evet her şeyi hatırlıyorum! Çünkü biliyor musun, her şey geçiyor ama hisler var ya onlar bir köşede kalıyor! O yüzden öyle önemli ki, hissettirdiklerimiz,.

Şimdi aynı cümle karşılaşsam muhtemelen bir durur ve gülümserim. Çünkü artık tüm varlığımla biliyorum ki, bu bedende de geçici. Ve işin aslı en önemlisi ama en önemlisi; kendimi tanıyorum! Çünkü öyle önemli ki kendimizi nasıl kabul ettiğimiz, yaralarımızı, acılarımızı, mutluluklarımızı nasıl paylaşabildiğimiz.. Mutlulukları paylaşabildiğin gibi yaralarını paylaşabildiğin zaman, yaraların o büyük zehirli kısmını atabiliyorsun! Paylaşmazsan hayat boyu zehir akıtıyorsun vücuduna..

Bu bedeni çok güzel bulsan ne fark eder, bulmasan ne fark eder! Yaratan, yaratmış, ben mi yaptım! O yüzden çok güzelsin vs cümleleri bir yandan çok hoşuma gitse de, bir yandan da içten içe diyorum ki, ne kadar anlamsız! Bu beden bile bir süre benim bedenim, o bile geçici! Çünkü işin aslı HER ŞEY, bir süre seninle yol arkadaşlığı yapıyor! Senin olan ne var ki? 

Geçenlerde biri dedi ki: ‘Sen böyle her şeyini nasıl yazabiliyorsun?’ İşin aslı, tam 7 sene işte tam bu yüzden takma isimlerle yazıyordum. Kimse bir şey anlamasın diye, bilmesin. Ama anlarlarsa benim hakkımda ne düşünürlerdi şimdi? Ya da o mesela, o cidden okursa ne olurdu? O yüzden olan her şeyi saklamalı ve halının altında biriktirmeliydim! Ben halıyı kaldırıp altındakilere bakabilmeyi yoga ile öğrendim! İlk kaldırdığım zaman oda öyle kir ve pas içindeydi. Halının altına sakladıklarımdan hoşlanmadım, kabul etmek istemedim ama ben kabul etmek istemesem de oradaydı işte! Olanı, değiştirmeye kimin gücü var ki? Hoşuna gitmeyen bir yoga pozunun içinde kalmak gibi, hoşuna gitmeyen hislerle kalabilmek. Ağlamak yerine, üstünü kapatmak ilk eylem tepkisi.. Çünkü bize öğretilen bir şey: ‘güçlü olmamız lazım!’ Hayır işte, hiçbir şey olmamıza gerek yok, kendimiz olmak dışında! Ve ”zamanla” öğrendim aslında, yaranla kalabilirsen ve  paylaşabilirsen değişebildiğini… 

Yara bantlarını, yamalarını brakmanın zamanı gelmiştir belki artık. Saklamana gerek yok, bırak artık! Yorulmadın mı dostum ?

Keşke sürekli yaz mevsimini yaşasak ama değil işte! Bazen rüzgarlar, fırtınalar, kar, bazen sıcacık güneş.. Fırtına varken güneşi aramak, bağırmak, isyan etmek bir işe yaramıyor. Çünkü şu an güneş yok! Belki yarın değişecek ya da belki yine kapalı ama inatla her gün yeniden kalabilmek fırtınanın ortasında dahi isyan etmeden ıslanabilmek.. Kalmayı öğrendikçe, kalbini samimiyetle, özgürce açabilmeye başlıyorsun. Ve başka bir yerden konuşmaya başlıyorsun herkesle…

Geçenlerde 6 sene çalıştığım patronumla yazıştım. Ara ara İstanbul’a gelmesi dışında, Londra’da demirlemiş durumda kendisi.. Onunla alıştığım düzeneği bitirirken aramızdaki dostluğun nasıl, ne şekilde evrileceğini bilmiyordum ama tek bildiğim bir şey vardı, onun dostluğuna çok güveniyordum. Geçen gün dedi ki: ‘Ne olursa olsun, her zaman dönebileceğin bir evin var.!’ Bu cümlenin üstüne ağladığımı söylememe gerek yok sanırım? İnsanın dönebileceği, saçmaladığı, yolunu kaybettiği zamanlar olursa dönebileceği bir evi olmasını bilmek bile öyle güven verici ki ama orayı bırakırken bunun olabileceğini bilmiyordum ama hayat buna evirdi bizi ❤ Şunu demek istiyorum, değişiyor ve neye dönüşebileceği hakkında hiçbir fikrin yok! 

Ama olmazsa olmaz dediğin o güvendiğin limanlar var ya hepsi bir gün gidebilir, yarın başka bir şeye dönüşebilir, sonraki gün bambaşka şeylere... O yüzden sürekli ama sürekli o bana bunu yaptı, beni kırdı, beni aldattı, diye çocuklar gibi gezinmek yerine sorumluluk al! Bu davranışı bana iyi gelmedi de, neden böyle yaptı ki ama neden yapabilir ki demek yerine hislerine bak! Dışarılarda yeni bir dünya aramıyoruz ki, içeri daima içeri! Karanlık yollardan, duygulardan, seçimlerden mi geçiyorsun?  O zaman dur artık, tam orada işte! Daima içeri, içeri, dışarı diye bir şey yok ki.. Hep içerisi var, dışarısı dediğimiz sadece oradan görünenler o kadar! 

Hayat bir şekilde ilerliyor, yollar açılıyor, seçimler yapılıyor! O yüzden hislerine sahip çık! Sevmediğin o karanlık hislerine de sahip çık! Kıskanç olabilirsin, öfkeli olabilirsin hisset ama en önemlisi kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma! MIŞ gibi yapma! Hissediyormuş gibi yapamazsın ve yapmaya çalışıyorsan da fazla yorucu değil mi?

‘Zaman’ geçiyor ama hisler, hissettirdiklerimiz onları arkamızda bırakamıyoruz maalesef! Bizim olmayan o bıraktığımız hisler de, sonsuza kadar bizimle.. Navigasyon gibi, yolunu, yollarını belirliyor. Hiçbir şey birbirinden ayrı değil, hep bağlı ve hep de bağlı olacak…

O yüzden çok da geç olmadan unutma..

İçeri daima içeri… 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s