Dünya aslında çok küçük, biz onu öfke, nefret besleyip, araya mesafeler koyarak büyük bir yer yapmaya çalışıyoruz oysa çok ufak. Seneler önce yollarımın kesiştiği dostlar, tanıdıklarla şu an yollarımın kesiştiği dostlar ve tanıdıklar arasında kocaman bir kesişim kümesi olduğunu fark etmeye başladım bu günlerde.. Evet, Facebook’ta ortak arkadaş gösteriyor ama (o tam veri sayılmaz) bir şekilde sohbetler sırasında bu aralar fark ediyorum ki, dönüp dolaşıp birbirimizin hayatlarına değecek kadar küçük dünyalarda yaşıyoruz. O yüzden öyle önemli ki, kendini nasıl ifade ettiğin, nasıl bir iz bıraktığın diğer tarafta.. Çünkü seneler geçse de, dönüp dolaşıp o anı ile hatırlanacak o kişi, her ne yaparsa yapsın ya da yapması
Geçenlerde bir arkadaşımla yine eski bir arkadaşımın ortak olduğunu fark ettim ve o an anladım ki; eski arkadaşımın ben de bıraktığı hisler hiç iyi değil. Kızın o an için o zamanlar öyle olduğunu kabul etsem de, seneler önce hissettiğim hissi unutamıyorum. Benim yanımda onun ne kadar iyi olduğu söylendiğinde, kalbimde bir gerilme hissetmeye başlıyorum, çünkü benim deneyime göre iyi değil!
Evet, o yüzden çok ama çok önemli nasıl bir iz bıraktığın, çünkü yaşam senin bıraktığın izleri takip ediyor. İzler silinmiyor, kocaman yaşamda farklı hareket dalgaları oluşturarak, ilerleyip duruyor. Ve bazen ilerleme, geri dönme bile olabiliyor.
Geçenlerde bir yerdeki grup dersime, derse geç kalarak biraz telaşlı bir kadın geldi. Matını yerleştiremedi, kendisi yerleşemedi. Biraz geç kalmış olsa da, ilk dersi olup olmadığını ve bedeninde hassasiyet hissettiği bir bölge olup olmadığını sordum. Kadın, ben biliyorum bana bakma, ben burada takılacağım gibi bir cümle kurdu. Bir durdum, kalbime baktım deli gibi atıyor ve sıkışmış. O an iki seçeceğim olduğunun farkındaydım ve çıkacak tartışma ortamından derse gelen herkesin etkileneceği biliyordum. Peki dedim ve derse döndüm. Ders boyunca kadınla bir daha göz teması kurmadım, düzeltmedim, ona bakmadım bile. Ders sonunda kadın yanıma gelip, çok güzel bir ders olduğunu ama kıkırdağında sorun yaşadığını söyledi. Ben anlık telaşa kapılıp, hareket etmiş olsaydım muhtemelen hiçbir şekilde bu konuşmayı yapamayacaktık. Belki geçirdiği gün ya da belki kişiliği öyleydi, bilmiyorum. İşin aslı bilmem de gerekmiyor. Kendisi için bile çok şiddetli bir rüzgardı ama o rüzgarın bana ait olmadığını fark edip, o rüzgara kapılmamayı başardım.
Belki ben de rüzgarımı estirdiğim zaman ona kapılanlar oluyordur, onu da bilmiyorum ama bildiğim; aynı zamanda sende kalan izlerin bile seninle ilgili olmadığı..
Eskiden bir arkadaşıma mesaj attığımda belli bir süre içinde dönmüyorsa ya da haydi şunu yapalım dediğimde yapmadıklarında çok bozulurdum! Şimdi anlıyorum ki; herkesin kendi dünyasında çok farklı bir müzik var ve o müziğin tınısı her gün değişiyor ve istekleri de farklı oluyor. Çok sevdiğim bir dostuma haydi kahve içelim dediğim zaman, Özde çok yorgunum dediğinde ya da şunu yapmam lazım dediğinde alınmıyorum, aksine saygı duyuyorum ve peki diyorum! Çünkü gelse, biz kahve içsek kız, çok yorgun olacak ve bedeni yanımda olsa bile kafası başka başka yerlerde olacak. Aynısı benim içinde geçerli… Sen, Ayşe ile kahve içmek istiyorsun belki çok da özledin ama yapman gereken yığınla için varken ve o kahveyi içersen sabahlara kadar çalışmak zorunda kalacaksan neden o kahveyi içmek için zorlaştırıyorsun hayatını?
HAYIR, demek kötü bir şey değil dostum! Biliyorum, o kırılmasın, bozulmasın kalbi kırılmasın diye ben de diyemezdim ama öğrendim ki, kalbi kötü olmakla ilgisi yokmuş hayır demenin. Aksine kalbinin ne kadar temiz olduğunu gösterirmiş. Çünkü; bazen ne kadar istesen de iki şeyi aynı yapamazsmışsın.
Hem çay, hem de kahve aynı anda içebilir misin? İkisinden birini seçmek zorundasın, bu birine hayat boyu hayır demek değil, sadece o an için kısa bir HAYIR demek. Hayır diyebilmek, o an gerçekte neyi istediğini sana gösterir.
İstemediğin hiçbir şeyle zamanı harcamak zorunda değilsin ve sen HAYIR demeyi öğrenmedikçe yaşam farklı suretlerinde benzer olayları yaşatıp duracaktır.
Geçenlerde hep bir şeyler yediğim yerde menemen anlayamadığım şekilde sulu geldi. Bir baktım olmayacak, söyledim ve hemen alıştığım kıvamda getirdiler ama ben demeseydim kimse Özde Hanım, size yanlış getirdik demeyecekti! Sen ne istediğini bilmezsen, kimse senin hissetmeni sağlayamaz! O, bedenin içinde olan sensin ve onun ne istediğini tek sen biliyorsun!
Ne hissettiğini suçlamadan, bağırmadan, sesini yükseltmeden ben böyle hissediyorum demek çocukluktan getirdiğimiz ve halen şu anki seçimlerimizi etkileyen travmalarımızı iyileştirme yolunda kocaman bir adım. Yaşadığın her şey, evet şu anki seçimlerini etkiliyor ama gerçekten ne hissettiğini fark ederek o hissizlik girdabından da çıkabilirsin. Yol, kısa değil, hatta hayat boyu ama merak etme güneş hep seninle ❤