Yaklaşık 10 -12 sene önce olduğunu düşünüyorum. Belki daha eskidir belki de değildir. İnan hatırlamıyorum, zaten hiçbir zaman algım ve geçen zamanın matematiği aynı olmadı.
Hayatıma yeni yeni yoga girmiş, deli gibi derslere koşup duruyorum. Hatta bazen arka arkaya birkaç derse giriyorum. Bol bol kişisel gelişim kitapları okuyorum ve okuduğum her şeyi mutlak doğru aldığım için okuduğum kitaplardaki birçok şeyi anladığımı varsayıyorum. Sanki mükemmel olma elbisesi giymişim, orasından burasından çekiştiriyorum ama bana olmuyor. Hani size olmayan bir kıyafet nasıl bol olur, tam da öyle! Sanıyordum ki, bu kıyafet üzerime olmasa da bile, bir şekilde giydiğimde ‘mış’ gibi yaparsam bana uyar.
Yani ne demek istiyorum biliyor musun? Cebimde bir sürü kitap cümleleri var, hepsini de ezberlemişim bir güzel ama kendime olan uygunluğundan haberim yok. İnternet var ama bilgisayardan internete bağlanamıyorum. Oysa cebim o kadar yüklü olmasa her şey, kendiliğinden akan doğal nehrin sadeliği gibi olacak.
Lise sıralarından beri hayvansal ürünlerini tüketmek bana hep zor geldi. Sonra hayatıma yoga girdiğinde de öğrendim ki, ‘vejetaryen olmam lazım’. Ah ne güzel, bana çok uygun diye düşünüp, hemen elbisemi giymiştim. Etrafımdaki herkesi de öyle olmasını istemiş ve burunlarından getirmiştim hahahha 😀
Yoga felsefesi ile birazcık ilginiz varsa eminim AHİMSA diye bir kavram duymuşsunuzdur.( duymadıysanız, ilgileniyorsanız araştırabilirsiniz) Çiğ çevirisi ile şiddetsizlik ya da biraz daha geniş tercümesi ile hassasiyet diyebiliriz. Hassasiyet ama önce kendimize hassasiyet… Bunun tüm hücrelerime yayılması senelerimi aldı. Yani tabi ki, hiçbir canlının canı yanmasın ama diğer taraftan o en derindeki özün sebze yemeni söylüyor ama sen sırf birilerine uymak için bunu yapmaya çalışıyorsan en önemli kişiye kendine hassas değilsin! BİR HABERİM VAR: HASSAS OLMADIĞINI FARK ETTİĞİN ANDA HASSASİYET MEYDANA GELİYOR! Bu durum nefes aldığın, gün içine adım attığın her an için geçerli.
ASLINDA YAPTIĞIMIZ TEK ŞEY İNTERNET BAĞININ YAPTIĞINDAN FARKI YOK.. VAROLUŞUN SESİYLE HAREKET ETMEK VE ‘ BİR ŞEY OLMAYA ÇALIŞMADAN’ DA VAROLUŞUN İFADESİ OLDUĞUMUZU HATIRLAMAK.
Kıskançlık gibi zorlayıcı duygular geldiğinde onları yok sayıyordum. Çünkü kıskanç olmamam lazım, öfkelenmemem lazım diye de bir elbisem vardı. Hislerin açıklıkla söylenmesinden yanaydım ama kendi hislerimden başta kendimin haberi yoktu. Kimi, neden seçtiğimi bilmiyordum. Güçlü olmak adına karanlık hisleri bastırmam gerektiğine inanıyordum ve tek bildiğim ayakta kalma yolu buydu. Kalbini aç her şeye ama kalp nasıl açılırdı ki ?
Hiçbir şey bir cümleyi söyleyerek olmuyordu. Ne zaman kendimle zaman geçirmeye, kendimi alıp gezmelere, yemeklere götürmeye başladım, işte orada bir şeyler değişmeye başladı. Artık sevdiğim adama ayıp olmasın diye onun sevdiği şekilde yumurtayı yemek zorunda değildim. Kaynaktan netlik geliyordu tek yapmam gereken dinlemek ve ifade etmekti. Kimse kırılmasın kendimi kırmamayı o zaman öğrendim. İnsanlara ‘HAYIR’ diyebilen biri değildim, oysa sağlıklı sınırlar çizmemize yarıyormuş kalpten çıkan HAYIR! Ve kalpten hassasiyetle çıktığında kimse de üzülmüyormuş.
Gerçek acının nasıl bir şey olduğunu deneyimlemediğim için ezberlediğim kitap cümlelerini savuruyordum ortalığa, oysa acı gelip benim evime düştüğünde ne yapacağımdan haberim yoktu. Korkunun içinden geçmek lazımdı ama korkunun içinden nasıl geçilirdi ki ?
İşin aslı bunun bir reçetesi yok! Korku geldiğinde sizi darmadağın yapması, tüm önceliklerinizi, sizi baştan sona değiştirmesi kaçınılmaz. Çıkış kapısı her zaman var ama herkesin yolunda farklı ve deneyimlediğim üzere ne öğrenmemiz gerekiyorsa doya doya sabır ve sükunet içinde kabımıza düşeni yaşamayı da eninde sonunda öğreniyoruz.
Peki tüm dönüşümü yapan tek başına yoga mı?
Eskiden sorsan kesinlikle o derdim. Şimdilerde ise evet çok büyük etken diyebilirim ama biliyorum ki, hayatıma yoga girmeseydi başka bir şey girecekti ve tam şu an ne olması gerekiyorsa o olacaktı. Yani hiçbir şeyi göklere çıkarmanın büyütmenin de bir anlamı yok. Bunu bir yoga eğitmeni olarak tüm kalbimle söylüyorum. Yeter ki, açıklık ve hassasiyet ile dinlemeye ve varoluşun seni hareket ettirmesine istekli ol, zaten seni hareket ettirmediği hiçbir an yok. EVET YİNE YOGA OLUYOR!
Zorluklarla, karanlık duygularla karşılaştığımızda bununla baş etmenin kolay bir yolu yok mu?
Anladığım üzere kocaman yaşam bize zor gelen, acı veren, karanlık deneyimlerden kaçmamayı öğretiyor. Hepimiz kendimizin kaldırabileceği derecede kabımız kadar bunu deneyimliyoruz. Yani orada acı, (karanlık hisler) senin kalbini zorlayan bir durum mevcut ise; ışık senin o acıyla , o karanlık hislerinle nefes alabilmende ve onunla kalabilmeye duyduğun istekte yatıyor. İstek ne kadar güçlü olursa, ışık da o kadar güçlü oluyor.
O zaman ışığa doğru, karanlığının da ışığın da bir parçası olduğunu hatırlayarak…..
Sevgimle…