
Günlük hayatın tüm o yoğun değişimlerinin içinde en derinde hepimizin özlemi bizi olduğumuz gibi görebilecek dostlar. Bazı şeyler çok basitmiş gibi hemen yazılıyor ama yaşarken, deneyimin içinde debelenmeye başladığımızda öyle olmadığını hepimiz eminim kendi hayat filmimizin sahnesinde en az bir kere gördük.
Teori’de birçok şeyi bilmek, farklı eğitimler almış olmak çok şahane ama o bilgileri kalbe indirip, yaşamla entegre etmedikten sonra bilgi’nin çokluğu bir anlam ifade etmiyor. Edecekmiş gibi geliyor, o yüzden koşturuyoruz ama üzgünüm dostum etmiyor. Daha çok karışmamıza yol açmaktan başka bir işe yaramıyor.
İnsan, kendi yarasını kapatmak için gösterdiği çabadan özgürleşse ne olur? Yarasını kapatmak için deli danalar gibi koşturmak yerine onu görmeye açık bir alan yaratsa ve kendi yarasına suçlu aramadan bakabilse ne olur ? Yarayı düzeltme, yok etme çabası bırakıldığında, ne değişir?
Bu teslim olma durumunu ”kötü” olarak algılayanlar var. Oysa hepimiz en nihayetinde insanız ve hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hepimizin kimselere, hatta kendimize bile göstermediğimiz Karanlık yanları var. Bu kötü ya da iyi değil! İnsan olma halinin en naif, en kırılgan haline açılmadıkça Karanlığımızı kucaklamadan, Işık ile buluşabileceğimizi düşünmemiz sadece bir sanrı.. Ve bu bir kerelik bir değil. Biliyorum, öyle olsun aşalım ve geçsin istiyoruz ama bir kerelik bir durum değil. Okyanus, bir dalgadan oluşmuyor.
Ve kendi hallerimizi, kendi karanlığımızı kucaklamayı öğrenmeden bunu başkasına da verebileceğimizi sanmamız tamamen ütopya..
……………………………………………………………………
Seni görüyorum!
Seni duyuyorum!
Seni hissediyorum!
Karanlığını da, ışığını da seviyorum. Seni değiştirmeye çalışmadan tam da olduğun gibi seviyorum.. Biliyorum ki, bir dost olarak yapabileceğim tek şey, acını dindirmeye çalışmak ya da sana masallar anlatmanın ötesinde.. Bir dost olarak tek yapabileceğim, elini tutmak ve sana tıpkı dünya yaratılmadan önceki gibi o boşluğu, o alanı vermek. Yargılardan, olması gerekenlerden, yapman gerekenlerden öte, tek verebileceğim kalpten verilmiş bir boşluk. Sen cesaretle karanlığınla yüzleşebil diye, elini tutmak ama biliyorum ki, dahasını veremem. Sadece yola çıkman için içindeki cesareti tetikleyebilirim, ama o yola çıkacak olan sensin!
İnsan o boşluğun kıymetini kendi karanlığınla baş başa kaldığında, acının en derin halinle yüzleşirken deneyimliyor. Sizin canınız acırken, karşınızdaki insanların ruhtan yoksan geçer gider demeleri, yüzünüzdeki korkuyu görmezden gelip, kayıtsız kalmaları ya da acımalarının gerçek dostluk ve sevgi olmadığını zaten yaşarken daha derinden algılıyorsunuz ki böyle bir deneyimin içinden geçtiyseniz tam olarak ne demek istediğimi çok net anladığınıza eminim.
Sanırım karanlık bastığında ışık daha net görünür oluyor. Ve o karanlıkta, ışığı yakanlar sizin eve dönüş yolunuzu hatırlananlar oluyor. Size, zaten ev’den ayrılmanızın mümkün olmadığını hatırlatıyorlar.
Dolayasıyla biri acısını, korkusunu paylaştığında karşındaki görmeye istekli olmadan çok komik oluyor kitapların, guru’ların dediklerini söylemek. Oysa derinden canı yanan kişinin tek istediği var: görülmek. Değiştirme, düzeltme çabasına girmeden onunla kalabilir misin? Ona cevabı vermek yerine sorusuyla cesaretle kalmasına alan açabilir misin? Belki sarılarak, belki elini tutarak sadece o an’ın içinde onunla kalabilir misin? O ana zaten ev’de olduğunu söyleyebilir misin?
Seni görüyorum!
Seni duyuyorum!
Seni hissediyorum!
💙
…………………………………………………………………………………………………………………………..
A loving promise:
“I will always listen deeply to you, but I will never try to fix you, mend you, stop you feeling what you are feeling or give you second-hand, memorised answers. I will never pretend to be ‘the one who knows’, ‘the enlightened one’ or some missionary for a conceptual truth so far removed from our present experience. I will not get into drama with you, I will not indulge and feed your stories and mental conclusions and fears, but at the same time, my friend, I will meet you in the fires of hell, I will hold your hand there, I will walk with you as far as you need to walk, and not turn away, for you are myself, and in the deepest recesses of our experience we are intimately each other, and I cannot pretend otherwise…
Love floods the emptiness, and the search for Home never even happened.” ~Jeff Foster
..
💙🍀
Sevgi dolu bir söz:
“Seni her zaman derinden dinleyeceğim, ama asla seni düzeltmeye çalışmayacağım. Hissettiğini hissetmeni engellemeyeceğim ya da sana ikinci el, ezberlenmiş cevaplar vermeyeceğim. Şimdiye kadarki deneyimlerimizden bugüne kadar çıkarılan “gerçeği bilen”, “aydınlanmış olan” ya da kavramsal bir gerçeğin misyoneri gibi davranmayacağım. Seninle drama girmeyeceğim. Senin hikayelerinin ve zihinsel sonuçlarını ve korkularını beslemeyeceğim, ama aynı zamanda arkadaşım, seninle cehennem ateşinde buluşacağım, elini orada tutacağım, ben seninle yürümeye ihtiyacın olduğu sürece seninle yürüyeceğim ve geri dönmeyeceksin, çünkü sen kendimsin ve tecrübemizin en derininde biz birbirimizle yakından birlikteyiz.
Aşk boşluğu dolduruyor ve Ev arayışı hiç olmadı.”~ Jeff Foster