Geçen gün yine o çok sevdiğim kadın dostumla sohbet ederken, uzun zamandır görmediğim bir yüze rastladım. Sarılmaların ve bir süre konuşmaların ardından uzun zamandır görmediğim arkadaşımın ağzından şöyle bir cümle çıktı: ”Size bir sorum var, erkek arkadaşımla ayrılmayı düşünüyorum ama aslında bir karar veremiyorum.”
Kızı dinledim, sonra kendi deneyimimden öğrendiğim bir şeyi söyledim: Karar vermeye çalıştıkça, karar veremeyeceksin. Sanırım 10 sene falan önceydi. Bitmiş bir ilişkinin içinde tepinip duruyordum, kendime olmayan evde bir yerler arıyordum. Bir yerlerinden çekip, bizi oldurmaya çalışıyordum. Gitmek istiyordum ama gidemiyordum. Karşımdakinin cümlelerine inanmayı tercih ediyor, karar vermek için sürekli aynı soruyu soruyor ama cevabı dinlemek için durmuyordum. Cevapları gerçekten duymam için senelerin geçmesi gerekti. Kalbimdeki o bilge’yi duymam için aynı deneyimin farklı yansımalarını yaşamam gerekti. Ama ya değişirse, ama ya şöyle olursa, ama bana böyle dedi, ama söz vermişti ama ya….Koşturup duruyordum o yollarda.. Dostum, seneler geçtikçe anlıyorsun ki, önemli olan önce senin ne hissettiğin. İşin aslı en başında hissettiğin çok net. Mesela yolda deli gibi havlayan bir köpek gördüğümde ben korkuyorum sen korkmuyor musun? Korkuyorsan korktuğunu nasıl anlıyorsun? Benim kalbimin atışı artıyor, göğüs kafesim küçülüyormuş gibi geliyor. Hisler çok net ama duymak için GERÇEKTEN durmak gerekiyor. İşin aslı dinleme halini öğrendikçe, sesin çok cılız olduğu durumlarda bile onu duymak için sessizleşebilmeye başlıyorsun. Çünkü hepimizde var o yeti, sadece o ‘duyma kası’nı kullandıkça çalıştırıyorsun! Anatomi bilgimize geri dönelim haydi! Kaslar nasıl çalışır? Kullanılmayan kas, çalışır mı? İşte aynısı ‘duyu kası’ içinde geçerli.
Yani ne demek istiyorum biliyor musun? Kimse saçını süpürge eden kadın, adam istemiyor! Bir kere çekici değil, tüm o cezbedici taraflarını öldürüyorsun. Düşünsene istediğin her yemeği yapan bir kadın var, sen istedikçe kadın sofralar kuruyor, bazen sırf seni doyurmak için kendisi aç kalıyor ve sen istedikçe istemeye devam ediyorsun. Ve bir gün yine istiyorsun ama artık kadının raflarda o istediğin yemeği yapacak malzemesi kalmıyor ve yapamıyor ama sen almaya o kadar çok alıştığın için göremiyorsun, kadın da anlatmıyor bak burası boş diyemiyor ve adam gidiyor! Oysa kadın, bu döngüyü kırabilir! Gerçekten o gün o yemeği yapmayı isteyip istemediğini sorsa kendine ve adama ve dese ki, acaba bugün dışarıda mı yesek? Benim canım balık çok çekti! Belki her şey değişecek ama merkezde ( biliyorum çok kullanıyoruz ama öyle önemli ki) olup, neyi istediğine fark etmek yerine, karşının ne istediğini vermeye çalıştıkça sen diye de bir şey kalmıyor! Ah, evet bunların hepsini biliyorum, ne çok da biliyor sanma be dostum! Zira ben de o saçlarımla çok güzel süpürgelik yaptım. Sevdiğin insanla zaman geçirmek birlikte bir şeyler yapman şahane ama yaşam enerjini ondan değil, kocaman hayattan alarak… Kocaman hayattan aldığında çok sevdiğin olmazsa olmazlar gittiğinde, terk edildiğinde, yalan söylendiğinde hemen hayata uyum sağlıyorsun DEMEYECEĞİM! Canın yine deli gibi yanıyor, hatta olmayacakmış gibi geliyor, bazen yeniden ve yeniden eski yaraların kanıyor ama biliyorsun ki hayat devam ediyor! Sadece o yarayla kurduğun ilişki değişiyor.Yaranın sızısını gözlemliyorsun. Bazen tam geçti gitti derken, yeniden ve yeniden sızlayabiliyor. İşte o zaman o yarayı, evinin dış kapsına mı atıyorsun yoksa tamam sen de varsın deyip, içeri alma haline istekli mi oluyorsun? İçeri al, kabul et bile demiyorum! Kabul etmeye çalışma hali bile çok eforlu! Benim dediğim ise kapıyı açma haline istekli olmak. İstekli olmak, çünkü her içeri gelen hoşuna gitmeyecek ama yine de açık bir gönül ile o kapı tokmağını yeniden ve yeniden açmaya olan açıklık.. İşte tam da ondan bahsediyorum!
Arkadaşıma dedim ki; düşünki sen filtre kahve içmeyi seviyorsun. Hayranısın filtre kahvenin ama gittiğin yerde sadece çay var. Bir, iki, üç tamam diyorsun ama sonra başlıyorsun keşke kahve olsaydı burada diye söylenmeye ve söylenirken de içmeye devam ediyorsun o çayı ama bir kere o çayı alırken bir dursan belki anlayacaksın senin özünde filtre kahve içmek var, çay içmek yok! Ve burası asla o istediğin kahveyi veremeyecek! O zaman, belki bir adım geri gelmek…Belki o çayı, kahve olsaydı diye içmekten vazgeçeceksin …. Kim bilir ? Ama onun için kahve olsaydı diye söylenerek çayı yudumlamadan önce bir durmak! Ve şu an çay içmek istemiyor olsan da belki bir ay sonra bunu içmek de isteyebilme haline de açık olabilmek.. Yani dostum, şu anki hislerini hissetmeye gönüllü olmak ve o hislerin nehirde süzülmesine izin vermek.. Tek yaptığımız da bu biliyor musun?
Hepimiz yaralıyız be dostum.. Hepimiz kendi yaralarımızı kendi yolumuz doğrultusunda iyileştirmeye çalışıyoruz. Ah, evet bazen eski yaraların yansımaları çıkıyor, bazen eski yaralar öyle sızlıyor ki çığlıklar bile atıyor ruhun içeride, hayır taşıyamıyorum demeye başlıyorsun! İşte tam o an, onunla kalmayı öğrenmek için bir fırsat. Biliyorum, kolay değil ama her gün hanen sıfırlanıyor. O yüzden yaralarını hissetmemeyi tercih de edebilirsin ama bil ki, sabah yeniden başlayacak her şey, yolu değiştirebilirsin. Fırtına bitecek, sabah olacak yine, belki yine fırtınalı olacak ama bir gün yeniden sabah olacak ve o fırtınadan geçmeyi öğrendiğinde köklerin toprağın en derine doğru uzamaya başlayacak.
O yüzden nasıl soru şu: ‘Ben tam şu an ne istiyorum?’ Önce kendi içinde dürüstlük, sonra diğer her şeye olan açıklık ama bil ki, karar falan vermiyoruz. Karar oluşuyor. Tek yaptığımız nehrin akışına uyum sağlamak ya da uyum sağlamayı deneyimlemek. Nehrin akışına direnmeyi seçtiğimiz de ızdırap başlıyor! Ama başka türlü olsaydı? Ben böyle yapsam değişir miydi? Gerçekten başka yolu yok muydu? BİL Kİ, YOKTU! Bil ki, başka yol olsa, o başka yol olurdu. O yüzden tek yapmayı araştırdığımız şey, şu anda olan ne diye sormak ve ona göre yaşamın bize, adımlar attırmasına izin vermek.Ve içeriye inmesi zaman alsa da, ‘herkes’ kendisini gerçekleştirmek için elinden gelenin en iyisini yaptığını bilmek. Biliyorum, dostum kolay değil!
Yine de dinlemeye değmez mi?
Merhaba..sizi instagramdan ve twiterdan takip ediyordum,ancak instagram hesabımı kapattım,siz yazdıkça yazılarınız mail olarak geliyor ve büyük bir keyifle okuyorum..size daha önce de mail atmıştım sanırım..ve instagram kullandığım dönemde ocak ayında bir yoga etkinliğinden bahsetmiştiniz..kesinleştiyse ayrıntıları öğrenmek isterim..Antakya dan sevgiler💐
iPhone’umdan gönderildi
BeğenBeğen
selamlar 🙂 evet hatırladım tabi ki 🙂 umarm her sey yolunda ve iyidir. bana mail atabilir misin? ozdecolakoglu@gmail.com. oradan yazilasalim. sevgiler
BeğenBeğen