Açıklık ve cesaretle

 

Senin kalbini sıkıştıran her şeyi asaletle ve sevgiyle bırakabilirsin!

Senin kalbini sıkıştıran her şeyi bırakarak da sevebilirsin!

Senin kalbini sıkıştıran her şey, görmek istemediğin kendi karanlık dünyanın bir sureti, görmezden gelmek yerine var olanı, her aldığın nefes gibi sadelikle görmeyi seçebilirsin.

Sana iyi gelmeyen her şeyi bırakabilirsin, o olmazsa yaşayamam, oraya gidemezsem ölürüm cümleleri kendi dünyamızın ütopyası ve öyle olduğuna kendimizi komik şekillerde bahaneler uydurarak inandırıyoruz. Zihnimizde yaratığımız o ütopyaları gerçek sanıyoruz.

Konu ister yoga pozu, ister her türlü ilişki dinamiklerimiz, ister iş seçimlerimiz olsun, dönüp dolaşıp göğüs kafesini sıkıştıran yerde inatla kalıp, sadece tek bir doğru varmış gibi onu işaretlemeye çalışmak, hayatın büyüklüğüne küstahlık değil mi?

……………………………………………………………………………………………..

Bu yazdıklarımı hiç kolay yoldan öğrendim ben! Ve sağ olsun canım hayat, öğrenmek istemediklerimi bana öğretmek için hep arkamdaydı! Bugün ne yazıyorsam ya da ne anlatmaya çalışıyorsam kendi kırılmış olan yerlerimin yüzlerini cesaretle gün ışığına çevirme istekliliğinden geliyor. Dolayısıyla sıkışma halinin nasıl bir yer olduğunu, nasıl insanın çaresiz hissettirdiğini çok iyi biliyorum. Ve böyle bir sıkışıklık içindeyken insana ”bırak” demenin anlamsızlığını da biliyorum.  Nefesimizi orada tuttuğumuzu bilsek ve nefesi bırakmanın çok doğal olduğunu hatırlasak eminim bırakır ve yaşamın bizi yaşamla doldurmasına izin verirdik.

…………………………………………………………………………

Sanırım  seneler önceydi. Yoga pratiğine başlayalı, birkaç sene olmuştu. Sevdiğim bir adam vardı. Bir sürü el dengesine hazırlık hareketleri gösterirdi. Hiçbirini yapamazdım, ne kadar güçsüz olduğumu söyler dururdu. Ben de öyle olduğuma inanır, üzülür sevmediğim şeyleri onun dediği gibi “güçlü” olmak adına yapardım. Tabi ki, canım hayat sağlıksız olan benim bitiremediğim ne varsa sahneye çıkıp bana bırakabilmesini kendi hayatımın farklı sahnelerinde ben öğrene kadar öğretmeyi sürdürdü.

………………………………………………………………………

Kalp bağı ile bağlandığım bir yoga stüdyosu vardı. Bir noktadan sonra tam zamanlı işte çalışırken olduğu gibi ayaklarımı nasıl sürüyerek  gitmeye başladım. Bana iyi gelmediği çok netti ama kimse üzülmesin ve kırılmasın diye devam ettim! Tabi ki kendim kırıldım 😀 Günün sonunda ayağım kendi kendine hiçbir neden yokken şişti!

………………………………………………………………………………………….

Hayatımın farklı sahnelerinde o kadar çok bırakamama hali yaşadım ki, yazmakla bitmez ama günün sonunda benim bırakamadığım, anlamamak da ısrar ettiğim ne varsa yaşam sahneye çıkıp, çoğunlukla sert bir şekilde gösterdi.

Geçen bir arkadaşımla bun konunun üstüne yaptığımız sohbet sonrasında yaşama güvenmeye olabilir misin dedim. İşin aslı, kimse size güvenmeyi öğretemez. Kendi kalbinizin kaynağını, yaşamın kaynağına bağlamayı kimse öğretemez! Ve öğrettiğini iddia eden biri varsa, oradan uzaklaşmanızı tavsiye edebilirim.  Ama günün sonunda yaptığınız, dokunduğunuz her şey sizi oraya getirir. Hele ki öğrenmeye, araştırmaya istekliyseniz beyaz perdedeki filminizin sizi Okyanus’a getirmemesi imkansız! Sadece oraya gelene kadar tüm yolda karşılaştığınız her şeyle temas etmeyi ve kalbinize yaşadığınızı hissettiren hangi disiplin ise onunla zaman geçirmek yolu daha kolaylaştırıyor.  Ya da yoğun, derin acı sizi oraya getirebilir.  O yüzden acı en güzel öğretmen olarak gösteriliyor, çünkü sizin toprağınızı sarsıp, allak bullak etse de, öğrenmeniz gerekeni öğrendiğinizde kendinizi Okyanusun kıyısında buluveriyorsunuz.

Dalında kalmak yeryüzüne düşmek istemeyen bir yaprağın rüzgarla inatlaşmasını nasıl açıklayabiliriz?  Bırakmak, o yüzden önce teslimiyetten sonra güvenden geliyor. Yaprağın yeryüzüne düşse de, düşmese de her zaman Varoluş’a ait olmaya devam etmeyecek mi? Ama işte yaprak diyor mu ki: ”Hayır benim dalda kalmam daha iyi, bu kış bu arada kalacağım!” Yaprağın koca yaşamın hareketini değiştirme çabası ne komik değil mi? Biz de aynısını yapıyoruz!

İster matın üstündeki poz yapma çabamız olsun, ister hayatınızda oldurmaya çalıştığınız bir konu hep aynı hassasiyet araştırması…
Tam şu anın gerçeği ne? Gerçekte olanı mı görüyorum? Yoksa geçmişin yoğun travmalarını bu ana aktarıp buna mı gerçek diyorum? Gerçeği görmeye istekli miyim? Ve gerçekten ama gerçekten bu durumu/ kişiyi bırakamama nedenim sevgim mi yoksa kendi bağımlılığım mı? Gerçekten bırakırsam ölür müyüm? Gerçekten başka çarem yok mu? En kötü ne olabilir?
Açıklıkla ve cesaretle…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s