Mutluluk, sevinç gibi tüm ”güzel” hallere izin verilirken neden diğer haller kapının dışına itilir? Hislerin, güzel ve çirkin olduğuna kim, kimler karar veriyor? Hepsi oluyor ve geçiyor ise neden mutluluk iyi ama mutsuzluk kötü oluyor ki? Hepsi zaten tam şu anda meydana gelen hareket ise neden izin vermiyoruz tam şu an hissettiğimiz şeye? Neden teslim olamıyoruz hissettiğimize?
Bazen sadece susmak istiyorum. Ağzımı bile açmadan sadece bir köşede kalmak ve tekrar ayağa kalkma hissi belirene kadar tam da böyle kalmak istiyorum. Bazen deli gibi ağlamak istiyorum. Kalbimdeki gözyaşı bitene kadar öylece ağlamak istiyorum. Bazen sadece suratımı asıp, öylece durmak istiyorum. Bazen sadece öylece uzanmak ve hiçbir şey yapmak istemiyorum. İçimdeki batmış güneşi yeniden ve yeniden doğurmak için koşturma çabasına girmeden olan ne ise öylece onun içinden geçmek istiyorum ve buna bir şekilde izin verilmediğinde ya da bu hissim hoş karşılanmadığında işte o zaman, gerilmeye başlıyorum. Yani olanı hissettiğimde değil de, hissettiğimi hissetmeme izin verilmediğinde benim için alarmlar çalmaya başlıyor.
Çünkü biliyor musun tüm bildiklerinin aksine ağlamak, içeride biriken hallerin dışarı atılması demek. Her gün tuvalete çıkmadığını düşün sence günün sonunda ne olur? Duygularının, hissettiklerinin de boşaltım süreci var. Biriktirerek ilerleme kararı aldıysan bilinçli ya da bilinçsiz günün sonunda hissizleşmeye, donuklaşmaya başlaman kaçınılmaz sondur! Çünkü dolabında hiç giymediğin kıyafetleri tuttukça, yeni aldığın kıyafetlere yer kalmayacak ve günün sonunda önce dolabın, odan ve evin hiç kullanmadığın eşyalarla dolup taşacak. Hangisi en sevdiğin kazaktı, hangisi en sevdiğin etekti ve bu kalabalık içinde neredelerdi? Bulabilecek misin?
Deli gibi güldüğüm gibi bazen salya sümük ağlayabiliyorum. Bazen saatlerce konuşuyorum, bazen saatlerce susmak istiyorum. Bazen sıcacık olurken, bazen taş gibi soğuk olabiliyorum. Bazen deliler gibi koşmak isterken, bazen hareket bile etmek istemiyorum. Yani oluyor, değişiyorum, sonra yeniden değişiyorum. Suyun hal değişimi yok mu? Katı, sıvı ve gaz… Bunu daha ilkokul sıralarında öğrenmedik mi? Suyun özünde olan bu değişimi, biz modern insanlar deneyimlemeye çalıştığımızda neden sorun çıkıyor? Vücudumuzun %60’nın su olduğunu düşünürsek bizim de özümüzde aynı bilgelik, aynı hal değişimleri var ama biz, izin vermedikçe kaos yaratıp, duruyoruz.
Kendimi iyi hissetmediğimde kendi köşeme çekilip, o hal ile kalıyorum. Ayağa kalkma istediğim netleşene kadar ne bir karar alıyorum, ne de bir adım atıyorum. Ama sen yoga eğitmeni değil misin diye sözler başlıyor sonra.. Dostum, yoga eğitmenleri için kafanda nasıl bir resim çizdin bilmiyorum ama bizlerde tam da senin gibi etten ve kemikten yapıldık. Sen düştüğünde nasıl bir yerin kanıyorsa, benim de kanıyor. Benim yoga eğitmeni olmam demek, kendimi iyi hissetmediğim hallerde sahte gülücükler dağıtıyorum anlamına gelmesin! Hatta biliyor musun? Sürekli dersime gelen öğrenciler ( ki artık bir şekilde arkadaşlarım oluyor onlar) bir saatlik dersin içinde, tüm hallerimi kapının dışına atsam da, kapının dışına attığım hallerimi anlıyorlar. Ne demek istiyorum biliyor musun? Yoga eğitmeni olman, daha az ağlayacaksın, daha az mutsuz olacaksın, daha az bla bla olacak gibi bir paket değil.. İşin aslı daha çok hallerine izin verip, kendini kazabilecek cesarettesin demek..
O yüzden derslerimde de deli gibi üstünde durduğum her şeyden öte bir şey var: HİSSETMEK… Ben kahraman vs değilim, senin gibi okyanusun içinde kendime özgü bir şekilde yüzmeye çalışıyorum ve kendi hislerimi dinleyecek cesareti buldukça, başkalarına da bu halin mümkün olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Çünkü şu ana hepsi dahil, tüm mutluluklar, tüm gözyaşları, tüm acılar, tüm sevinçler… Hepsi var, hepsi dahil.. Ve ancak sen içeriye alma cesareti gösterdiğinde, özündeki suyun hallerine izin vermeye başlıyorsun.
O yüzden kendini iyi hissetmediğinde, iyi hissetmeme haline de izin ver. Canın konuşmak istemediğinde o haline de alan aç. Hiçbir şey olmak zorunda değilsin, kendin olmak dışında..
Su, gibi ol. Akışkan, özgür, değişken, teslim..